Multilingual Turkish Dictionary

English

English
EVERYTHING BUT THE KITCHEN SINK : English Turkish

üyük miktarda karışık ve çeşit çeşit nesneler veya konular (ör. "herşeyim var ama mutfak lavabosu cüzdanımda")

EVERYTHING HAS ITS PLACE : English Turkish

herşeyin bir yeri vardır, herşeyin ait olduğu bir yer vardır

EVERYTHING IS ALRIGHT : English Turkish

herşey yolunda, herşey iyi, herşey tamam

EVERYTHING IS OK : English Turkish

herşey yolunda, herşey iyi, herşey tamam

EVERYTHING THAT : English Turkish

- olan herşey, o kadarki her konu/mesele

EVERYTHING WENT SMOOTHLY : English Turkish

herşey iyi gitti, herşey kusursuzdu, problem çıkmadı

EVERYTHING WILL BE ALRIGHT : English Turkish

herşey iyi olacak, işler yoluna girecek, sonunda herşey çözüme kavuşacak

EVERYTHING WILL WORK OUT FINE : English Turkish

herşey iyi olacak, işler yoluna girecek, sonunda herşey çözüme kavuşacak

EVERYTHING YOU NEED TO SUCCEED : English Turkish

aşarmak için ihtiyacın olan herşey (yetenek, yardım, vb.)

EVERYWAY : English Turkish

adv. hey yol, her yolla

EVERYWHERE : English Turkish

adv. her yer, her yerde, her taraf, her tarafta

EVESHAM : English Turkish

n. Evesham, Hereford'ta bir kasaba (İngiltere); Worcester kontluğunda bir kasaba (İngiltere); 1265'te Worcestershire'da gerçekleşen mücadele (İngiltere)

EVIAN : English Turkish

n. Evian, Fransa'da bir şehir; doğal kaynak suyu üreten ve satan Fransız şirket

EVIAN CONFERENCE : English Turkish

n. Evian Konferansı, II. Dünya Savaşı sırasında Yahudi mültecilere güvenli ev bulma sorununu tartışmak için 1938'de Fransa'da yapılan konferans

EVICT : English Turkish

v. mahkeme kararıyla çıkartmak; tahliye ettirmek, yasal olarak el koymak

EVICTEE : English Turkish

n. konutundan çıkarılmış kimse, mahkeme kararı ile konutunu tahliye eden kimse

EVICTION : English Turkish

n. mahkeme kararıyla tahliye, tahliye, kanunen el koyma

EVICTION FROM A PROPERTY : English Turkish

ir mülkten çıkarılma/kovulma işlemi

EVICTION ORDER : English Turkish

n. tahliye kararı

EVICTOR : English Turkish

n. mülkiyetinden oturanları tahliye eden (çıkaran) kimse, kiracıları kovan/çıkartan kimse

EVIDENCE : English Turkish

n. şahit, ifade, tanık, delil, kanıt, ispat, bulgu; tanıklık, şahitlik, açıklık, belirginlik; göze çarpma, belirti, iz

EVIDENCE : English Turkish

v. belirtmek, açıklamak, göstermek; kanıtlamak, ispatlamak

EVIDENCE FABRICATION : English Turkish

suni delil, sahte delil, mahkemede sunulmak üzere sahte delil üretimi (Hukuk)

EVIDENCE FROM EYE WITNESS : English Turkish

görgü şahidinin anlatımı, olayı gören insanlar tarafından sunulan gerçekler

EVIDENCE IN COMMISSION : English Turkish

unu yapmaya yetkili biri tarafından mahkeme salonu dışında bir araya getirilen (toplanan) delil veya şahit ifadeleri