English
FALSIES : English Turkish
n. göğüsleri daha iri göstermek için sütyen içerisine konulan dolgu malzemeleri veya petler
FALSIFIABILITY : English Turkish
n. bozulabilirlik, yamulabilirlik; değişebilirlik, mutasyona uğrayabilirlik; tahrif edilebilirlik, üzerinde oynanabilirlik, çarpıyılabilirlik
FALSIFIABLE : English Turkish
adj. işlenebilir, düzenlenebilir, biçim verilebilir, sahtesi yapılabilir, taklit edilebilir, çarpıtılabilir; çürütülebilir, aksi ispatlanabilir
FALSIFICATION : English Turkish
n. tahrif, oynama, sahtesini yapma, uydurma
FALSIFICATION OF FACTS : English Turkish
gerçeklerin çarpıtılması, aldatmak amacıyla gerçeklerin değiştirilmesi
FALSIFICATOR : English Turkish
n. gerçekleri çarpıtan kimse, yalancı, tahrifatçı, sahtekar
FALSIFIED : English Turkish
adj. çarpıtılan, yanlış şekilde sunulan; sahte; sahtekar; aldatıcı, aldatan
FALSIFIER : English Turkish
n. oynama yapan kimse, tahrifçi, düzenbaz, kalpazan, sahteci
FALSIFY : English Turkish
v. tahrif etmek, değiştirmek, oynama yapmak, sahtesini yapmak, kalpazanlık yapmak, aslı olmadığını ispatlamak
FALSIFY AN INVOICE : English Turkish
fatura üzerinde oynamak, faturada tahrifat yapmak, yasadışı bir şekilde hesap listesini değiştirmek
FALSITY : English Turkish
n. yanlışlık, hata, yalancılık, sahtelik
FALSTAFF : English Turkish
n. Falstaff, Sir John Falstaff, Shakespeare'nin ouynlarında bir karakter olan yardımsever şişko şövalye; Shakespeare'in falstaff karakterini konu alan Giuseppe Verdi operası
FALTBOAT : English Turkish
n. portatif bot
FALTER : English Turkish
v. duraksamak, bocalamak, tereddüd etmek, sendelemek, yalpalamak, sersem sersem yürümek, kekelemek, titremek (ses)
FALTERING : English Turkish
n. kekeleme
FALTERING : English Turkish
adj. tutuk, kararsız, tereddüdlü, duraksamalı, titrek (ses)
FALTERING PROCESS : English Turkish
değişken süreç, tutarsız işlem, kararsız yöntem, dengesiz süreç, istikrarsız süreç
FALTERINGLY : English Turkish
adv. tereddütle, tereddüt ederek, bocalayarak, duraksayarak; dengesiz bir şekilde, istikrarsız bir şekilde
FALUN DAFA : English Turkish
n. Falun Dafai Falun Gong, Li Hongzhi tarafından 13 mayıs, 1992'de kurulan ve halka tanıtılan beyin ve vücut için olan geleneksel spiritüel Çin disiplini, daha iyi sağlık ve iç huzur için sağlıklı egzersizleri meditasyon ile birleştiren beyin-vücut geliştirme yöntemi
FALUN GONG : English Turkish
n. Falun Gong, Falun Dafa, Li Hongzhi tarafından 13 mayıs, 1992'de kurulan ve halka tanıtılan beyin ve vücut için olan geleneksel spiritüel Çin disiplini, daha iyi sağlık ve iç huzur için sağlıklı egzersizleri meditasyon ile birleştiren beyin-vücut geliştirme yöntemi
FALX : English Turkish
n. beyindeki hilal şeklindeki yapı (Anatomi)
FAME : English Turkish
n. şöhret, ün, ad, nam, söylenti, rivayet, şan
FAMED : English Turkish
adj. ünlü, meşhur, tanınmış
FAMILIAL : English Turkish
adj. ailesel, bir aileye ilişkin; ailenin içerisinde olan veya ailenin karakterstiği
FAMILIAR : English Turkish
n. arkadaş, yakın dost, samimi arkadaş, koruyucu ruh
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani