English
FALLOPIAN TUBES : English Turkish
n. dölyatağı borusu, fallop tüpleri
FALLOPIO : English Turkish
n. Fallopio, soyadı; Gabriello Fallopio, Gabriel Fallopius (
1562), fallop tüplerini ve kadın üreme sisteminde başka elementler de bulan İtalyan hekim ve anatomist
FALLOPIUS : English Turkish
n. Fallopius, soyadı; Gabriel Fallopius, Gabriello Fallopio (
1562), fallop tüplerini ve kadın üreme sisteminde başka elementler de bulan İtalyan hekim ve anatomist
FALLOT : English Turkish
n. Fallot, soyadı; Etienne-Louis Arthur Fallot (
1911), Fallot tetralojisi dahil kalp düzensizliklerini tanımlayan Fransız doktor
FALLOT'S TETRALOGY : English Turkish
n. Fallot tetralojisi, siyanoza neden olan ve doğuştan olan kalp hastalığı (dört belirti ile tanımlanır: akciğer atardamarı daralması, kalp karıncıkları arasında bulunan septum bozukluğu, aortun malpozisyonu ve sağ karıncıkta irileşme) (Etienne-Louis Arthur Fallot'un adını taşıyan)
FALLOUT : English Turkish
n. döküntü, nükleer atık, atık, yan ürün
FALLOUT SHELTER : English Turkish
adyoaktif atıklara karşı veya atomik bir patlamanın partiküllerine karşı kalkan/sığınak olarak tasarlanmış koruyucu yapı
FALLOW : English Turkish
n. nadas, nadasa bırakılan arazi
FALLOW : English Turkish
adj. ekilmemiş, nadasa bırakılmış, devetüyü rengi
FALLOW DEER : English Turkish
alageyik
FALLOW FIELD : English Turkish
nadasa bırakılmış tarla, bir sene için sürülmüş ve ekilmemiş olarak bırakılmış tarla
FALLOW LAND : English Turkish
nadasa bırakılmış toprak, verimliliğini artırmak için bir dönem veya daha fazla tohum ekilmeden bırakılmış toprak
FALLOW LANDS : English Turkish
n. nadas arazi
FALLOW-DEER : English Turkish
n. Avrupa ve Asya'ya özgü küçük geyik
FALLOWEEN : English Turkish
n. Falloween, tarihinden birkaç hafta önceye uzatılan Halloween şenlikleri; geri dönüş zaman süreci sonbaharda başlayan ve Halloween ve Amerikan Şükran Günü tatiline kadar devam edendir
FALLS : English Turkish
n. şelale, çağlayan, çağlayan gibi dökülen su
FALSE : English Turkish
adj. hileli, yanlış, hatalı, suni, taklit, düzmece, sahte, uydurma, hain, kalp, takma, yapmacık, haksız, iki yüzlü, yalandan yapılan, göstermelik, falsolu
FALSE : English Turkish
adv. yanlış olarak, yalandan, yalancıktan, numaradan, göstermelik
FALSE ACACIA : English Turkish
n. salkım ağacı
FALSE ACCUSATION : English Turkish
yanlış suçlama, hatalı suç iddaası, iftira yazısı, karalama
FALSE ACTION : English Turkish
hiçbir dayanağı olmayan dava, haksız dava
FALSE AFFIDAVIT : English Turkish
yanlış beyanname, gerçek olmayan yazılı beyan
FALSE ALARM : English Turkish
yanlış alarm, gereksiz telâş
FALSE ALLEGATION : English Turkish
gerçek dışı iddaa, gerçek olmayan iddaa, gerçekte hiçbir temeli olmayan suçlama
FALSE ARREST : English Turkish
hatalı tutuklama, bir insanı yasadışı tutuklama veya kanuna aykırı biçimde gözaltına alma
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani