Multilingual Turkish Dictionary

English

English
FAR FROM WELL : English Turkish

hiç iyi değil, iyi olmaktan çok uzak, sağlıklı değil, hasta

FAR GOING : English Turkish

adj. geniş ölçüde, geniş kapsamlı, uzaklara kadar ulaşan

FAR GONE : English Turkish

kötü durumda, sona yaklaşan, sonuna merdiven dayamış, ileri bir aşamada

FAR LEFT : English Turkish

aşırı derecede liberal siyasi görüşlere sahip insanlar grubu

FAR MORE : English Turkish

daha fazla, daha fazla ve büyük miktar

FAR NICER : English Turkish

daha güzel, daha hoş, oldukça hoş/güzel

FAR OFF : English Turkish

uzakta, dalgın, uzak

FAR OUT : English Turkish

uzaklarda, gurbette, alâkasız, ilginç, acayip ama hoş

FAR REACHING : English Turkish

geniş ölçüde, geniş kapsamlı, uzaklara kadar ulaşan

FAR RIGHT : English Turkish

aşırı derecede muhafazakar siyasi görüşlere sahip insanlar grubu

FAR TOO MUCH : English Turkish

adj. çok fazla

FAR UP : English Turkish

adv. çok yüksekte

FAR WEST : English Turkish

uzak batı [amer.], amerika'da pasifik kıyıları

FAR-AWAY PLACE : English Turkish

kaf dağının ardındaki yer, fizan, çok uzaklardaki yer, uzak yer, ırak bölge

FAR-BACK : English Turkish

çok önce, uzun zaman önce

FAR-FAMED : English Turkish

tanınmış, dünyaca ünlü, meşhur

FAR-FETCHED ARGUMENT : English Turkish

zoraki argüman, doğal olmayan kanıt, zorlama delil, olağandışı iddaa, inanılmaz iddaa, mantıksız suçlama, asılsız argüman

FAR-FLUNG : English Turkish

geniş bir bölgeye yayılmış

FAR-FORTH : English Turkish

ilerleyen, gelişen, derece derece artan

FAR-RANGING : English Turkish

adj. geniş ölçüde, uzaklara kadar erişen, geniş kapsamlı, geniş, yaygın, geniş bir alanı kapsayan

FAR-SIGHTED : English Turkish

adj. hipermetrop olan (uzaktaki objelerin görüntüsünün yakındaki objelerden daha net olma durumu); uzak mesafeleri görebilen; uzak görüşlü, aklıselim, aklı başında, bilge, akıllı

FAR-SIGHTEDNESS : English Turkish

n. hipermetropi, uzaktaki objelerin görüntüsünün yakındaki objelerden daha net olma durumu; uzak mesafeleri görebilme; uzak görüşlülük, aklıselimlik, aklı başındalık, akıllılık, bilgelik

FARAD : English Turkish

n. farad, elektrik ölçü birimi

FARADAY : English Turkish

n. Faraday, soyadı; Michael Faraday (
1867), elektromanyetizmi bulan ve elektrokimya alanına çok katkısı olan İngiliz kimyager ve fizikçi

FARADAY : English Turkish

n. faraday, 96,500 kulomba (amper saniye) eşit elektrik birimi