English
FOOD AND AGRICULTURE ORGANIZATION OF THE UNITED NATIONS : English Turkish
n. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilâtı, Gıda ve Tarım Teşkilâtı, gıda ve tarım ile ilgili olan Birleşmiş Milletler kurumu, FAO
FOOD AND DRINK : English Turkish
yiyecek içecek, yenen ve içilen şeyler; hayat, yaşam, canlılık, beslenme, besin, gıda
FOOD BASKET : English Turkish
gıda sepeti, meyve veya yiyecek içeren sepet (genellikle bir hediye olarak verilen); belirli bir süre içerisinde bir aile tarafından satın alınan ortalama gıda ve ihtiyaç maddeleri miktarı, ortalama aylık harcamalar
FOOD CHAIN : English Turkish
esin zinciri, besin ağı, bir organizmanın kendinden sonraki en düşük seviyedeki canlıyı beslediği doğadaki beslenme düzenini tanımlayan piramit şeklindeki yapı, bir ekosistemde beslenen hayvanlar ve bitkiler içinde yırtıcılar ve avları arasındaki beslenme ilişkisi; süpermarket imtiyaz hakkı
FOOD COLORING : English Turkish
gıda boyası, renklendiriciler, belirli gıda ürünlerine ilave edilen yapay boyalar
FOOD COURT : English Turkish
n. alış veriş merkezlerinin fast food bölümü, bir alışveriş merkezinde bir çok fast food restoranının olduğu ve ortak yemek yeme alanlarına sahip olan bölge
FOOD DEPARTMENT : English Turkish
n. gıda mağazası
FOOD ENGINEER : English Turkish
gıda mühendisi, gıdalarla ilgili bilimsel verilerin uygulamaya konmasında uzman olan kişi
FOOD ENGINEERING : English Turkish
gıda mühendisliği, yiyeceklerin bilimsel bilgilerini pratikte uygulamaya koyma
FOOD FISH : English Turkish
gıda olarak kullanılan balık
FOOD FOR FISHES : English Turkish
oğulmuş, balık yemi olmuş
FOOD FOR THOUGHT : English Turkish
düşüncenin gıdası, hesaba katılacak konu, göz önüne alınacak şey, hakkında düşünülecek konu
FOOD FOR WORMS : English Turkish
kurtçuklar tarafından yenen yiyecek; ölü beden, ceset
FOOD IS SCARCE : English Turkish
yiyecek kıt bir kaynaktır, besin miktarı sınırlıdır, yiyecekler kıttır
FOOD POISONING : English Turkish
gıda zehirlenmesi, patojenik veya toksik maddelerle kirlenmiş besinlerin yenmesi neticesinde meydana gelen hastalık (kusma ve ishalle karakterize)
FOOD PROCESSOR : English Turkish
mutfak robotu
FOOD RATION : English Turkish
yiyecek porsiyonu, sabit miktarda yiyecek
FOOD SHORTAGE : English Turkish
yiyecek kıtlığı, besinsizlik, açlık
FOOD WEB : English Turkish
n. besin zinciri, bir organizmanın kendinden sonraki en düşük seviyedeki canlıyı beslediği doğadaki beslenme düzenini tanımlayan piramit şeklindeki yapı, bir ekosistemde beslenen hayvanlar ve bitkiler içinde yırtıcılar ve avları arasındaki beslenme ilişkisi
FOODBORNE : English Turkish
adj. besinle taşınan, besinden kaynaklanan (foodborne hastalığında olduğu gibi)
FOODIE : English Turkish
n. yenilebilir, gurme, ağzının tadını bilen kimse, ahçılıktan ve iyi yemekten hoşlanan kimse
FOODLESS : English Turkish
adj. ekmeksiz, beslenmeden yoksun olan, yiyeceksiz
FOODSERVICE : English Turkish
n. hazır yapım yiyecekleri yapma ve nakletme ve servis etme veya dağıtma işi
FOODSTUFF : English Turkish
n. yiyecek maddesi, gıda maddesi
FOODY : English Turkish
n. gurme, ağzının tadını bilen kimse, ahçılıktan ve iyi yemekten hoşlanan kimse
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani