Multilingual Turkish Dictionary

English

English
FURNISHER : English Turkish

n. mobilyacı, döşemeci, erkek mağazası

FURNISHING : English Turkish

n. malzeme, donanım, ekipman

FURNISHINGS : English Turkish

n. mobilya, döşeme, erkek giyim eşyası

FURNITURE : English Turkish

n. ev eşyası, mobilya, möble, malzeme, eşya

FURNITURE REMOVER : English Turkish

evden eve nakliye şirketi

FUROR : English Turkish

n. taşkınlık, coşku, heyecan, hiddet, kudurma, kızgınlık, heves, sansasyon

FURORE : English Turkish

n. taşkınlık, coşku, heyecan, hiddet, kudurma, kızgınlık, heves, sansasyon

FURPHY : English Turkish

n. dayanağı olmayan söylenti, (Avustralya Argosu) söylenti, dedikodu, abartılı dedikodu; sahte rapor

FURRED : English Turkish

adj. kürklü, kürkle kaplı, paslı (dil), kireç tutmuş (kap)

FURRED TONGUE : English Turkish

paslı dil, beyaz renkle kaplanmış dil (hastalık belirtisi)

FURRIER : English Turkish

n. kürkçü, kürkçü dükkânı

FURRIERY : English Turkish

n. kürkçülük, kürkçü dükkânı, kürk atelyesi

FURRINESS : English Turkish

n. kürk yumuşaklığı

FURRING : English Turkish

n. kireç tabakası (kazan), pas (dil)

FURROW : English Turkish

n. saban izi, tekerlek izi, çizgi, kırışık

FURROW : English Turkish

v. iz açmak, çizgi bırakmak, kırıştırmak

FURROW ONE'S BROWS : English Turkish

kaşlarını çatmak, surat asmak, kaşlarını kırıştırmak (çaba gösterirken veya sinirli olma durumunda)

FURROW SLICE : English Turkish

n. sabanın devirdiği toprak

FURROWED : English Turkish

adj. saban izi olan, oluklu, çizgileri olan; buruşuk

FURROWER : English Turkish

n. saban izi yapan kimse, iz açan kimse, bir yüzeye dar oluklar açan veya yontan kimse

FURROWY : English Turkish

adj. çizgili, oluklu, sapa izleriyle dolu; buruşuk, katlı

FURRY : English Turkish

adj. kürklü, kürkle kaplı, kürk gibi

FURTHER : English Turkish

v. yardım etmek, ilerletmek, kolaylaştırmak

FURTHER : English Turkish

adj. ileriki, ötedeki, ilerideki, ilave edilen, ek

FURTHER : English Turkish

adv. daha ileri, daha fazla, ileri, ileride, öte, ötede, öteye, ayrıca, bundan başka