English
GROWNUP : English Turkish
adj. ergin, yetişkin, olgun
GROWS : English Turkish
v. büyümek, daha büyük olmak; yetiştirmek; değişmek; olmak; haline gelmek
GROWTH : English Turkish
n. büyüme, gelişme, geliştirme, büyümüş şey, ürün, filiz, sürgün, ur
GROWTH HORMONE : English Turkish
n. büyüme hormonu, somatotropin, hipofiz bezi tarafından salgılanan ve insanlarda büyümeyi uyaran peptid hormonu
GROWTH INDUSTRY : English Turkish
n. gelişen sanayi, oldukça hızlı büyüyen ve gelişen işletme veya sanayi; uzun bir süre içinde ortalamanın üstünde bir değer kazanması beklenilen sanayi
GROWTH MEDIUM : English Turkish
yetiştirme ortamı, içinde mikroorganizmaların büyütülebildiği madde
GROWTH PERIOD : English Turkish
üyüme dönemi, bir şeyin veya birinin büyüdüğü zaman dilimi
GROWTH RATE : English Turkish
üyüme hızı, kalkınma hızı
GROWTH RING : English Turkish
üyüme halkası, mevsimsel büyüme sırasında ağaçta oluşan halkalar (enine kesit ile görülebilir ve ağacın yaşını tahmin etmek için kullanılabilir)
GROYNE : English Turkish
n. set, erezyonu önleyici set
GROYNED : English Turkish
adj. dalgakıran ile oluşturulan, kıyı koruyucu şeddeler ile oluşturulan, kumsal erozyonu önlemek amacıyla kıyıdan uzanan dalgakıranlara sahip olan
GROZNY : English Turkish
n. Grozni, Çeçenistan'ın başkenti (kuzey Kafkasya'da bulunan Rusya cumhuriyeti)
GRP EXTENSION : English Turkish
GPR uzantısı, grup uzantısı, Windows ortamında bir grupta veri içeren dosyayı işaretleyen uzantı
GRUB : English Turkish
n. kurtçuk, tırtıl, çalışıp duran kimse, arı gibi çalışan kimse, yiyecek, yemek
GRUB : English Turkish
v. eşelemek, didiklemek, kazmak, toprağı eşelemek, çapalamak, ot ve kökleri temizlemek, didinmek, ağır iş yapmak, yemek yemek
GRUB STREET : English Turkish
n. Grub Street, niteliksiz fakir edebiyatçıların dünyası (gazeteciler ve yazarlar); 19'uncu yüzyılda Londra'da fakirlerin yaşadığı Moorfields semtine yakın olan sokak (İngiltere)
GRUB STREET : English Turkish
edebi değeri olmayan, piyasa yazarlarına ait
GRUB UP : English Turkish
didiklemek, eşelemek, çapalamak, ayıklamak
GRUBBER : English Turkish
n. çapa, bel, tırmık, saban, pulluk, eşeleyen kimse, uğraşan kimse
GRUBBILY : English Turkish
adv. pis bir şekilde, kirli bir şekilde; düzensizce
GRUBBINESS : English Turkish
n. pislik, kirlilik, müstehcenlik, pislik
GRUBBY : English Turkish
adj. kirli, pis, kurtlu, kurtlanmış, eski kafalı
GRUBSTAKE : English Turkish
n. maden arama avansı, madenci avansı
GRUBSTAKER : English Turkish
n. pay yatırımı yapan kimse, ön ödeme yapan kimse (gelecek kazançlardan pay sağlamak amacıyla)
GRUDGE : English Turkish
n. kin, garez, kıskanma, kincilik, hınç, garaz, kindarlık
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani