English
HAUSFRAU : English Turkish
n. ev hanımı, ev kadını (Almanca)
HAUSNER : English Turkish
n. Hausner, soyadı
HAUSTORIUM : English Turkish
n. emeç, belirli parazitlerin beslenmesini sağlayan küçük emme organı
HAUTBOIS : English Turkish
n. obua, müzik aleti, ince çift dilli bir nefesli çalgı (Müzik)
HAUTBOY : English Turkish
n. obua
HAUTE : English Turkish
adj. (Fransızca) yüksek düzey, yüksek, üst; yüksek sınıf, modaya uygun, şık
HAUTE COUTURE : English Turkish
özel tasarım, kişiye özel tasarlanmış, moda tasarımcısı tarafından özeli bir müşteri için yapılan modern kıyafetler
HAUTE CUISINE : English Turkish
(Fransızca) kaliteli yemekler, üstün nitelikli yemekler, yemek hazırlama sanatı (özellikle Fransız mutfağı)
HAUTEUR : English Turkish
n. kibir, gurur, azamet
HAVA : English Turkish
n. Hava, kadın simi (İbranice)
HAVANA : English Turkish
n. Havana purosu
HAVANA CIGAR : English Turkish
havana purosu
HAVARTI : English Turkish
n. Havarti, Havarti peyniri, çok küçük delikleri olan kaymaklı hafif yumuşak hafif sert Danimarka peyniri
HAVARTI CHEESE : English Turkish
n. Havarti peyniri, çok küçük delikleri olan kaymaklı hafif yumuşak hafif sert Danimarka peyniri
HAVAZELET : English Turkish
n. Havazelet, kadın ismi (İbranice)
HAVDALA : English Turkish
n. havdala, Yahudilerin şabbat günü sonunda yaptıkları dini tören
HAVDALA CANDLE : English Turkish
Havdala mumu, Havdala ritüeli sırasında yakılan mum (Sebt gününün sonunda yapılan Yahudi ritüeli)
HAVDALAH : English Turkish
n. Havdalah, Sebt günün resmi olarak bittiğini işaret eden Yahudi dini ritüeli (hayır duası, şarap, mum ışığı ve baharatlar içerir)
HAVE : English Turkish
v. sahip olmak, olmak, elde etmek, almak, yapmak, etmek, kabul etmek, göz yummak, aldatmak, dolandırmak, zorunda olmak, bulunmak
HAVE : English Turkish
n. varlıklı kimse, üçkâğıt, hile, kumpas
HAVE A "SWEET TOOTH" : English Turkish
tatlı yiyeceklere düşkün olmak, tatlı yiyecekleri ve şekerlemeleri sevmek
HAVE A BABY : English Turkish
doğurmak, bebeği olmak
HAVE A BAD NAME : English Turkish
v. kötü şöhreti olmak, adı çıkmış olmak
HAVE A BAD RECORD : English Turkish
kötü tanınmak, kötü şöhreti olmak
HAVE A BAD TEMPER : English Turkish
v. huysuz olmak, asabi olmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani