English
HE CANNOT : English Turkish
o yapamaz, o yapma yeteneğine sahip değil, o yapma kabiliyetine sahip değil
HE CAT : English Turkish
n. erkek kedi
HE COULDN'T BRING HIMSELF TO BELIEVE : English Turkish
o kendini inandıramadı, onun inanması zor, onun kendini ikna etmesi güç
HE COULDN'T CARE LESS : English Turkish
o önemsemiyor, o umursamıyor, o ilgilenmiyor
HE COULDN'T HELP IT : English Turkish
elinde değildi, hiçbir seçeneği yoktu, kontrole sahip değildi, yapabileceği bir şey yoktu
HE DARED HER TO DO IT : English Turkish
yapması için onu cesaretlendirdi, yapması için onu yüreklendirdi
HE DOES NOT CARE : English Turkish
aldırış etmiyor, ilgilenmiyor, alakadar olmuyor
HE GOAT : English Turkish
teke, erkeç, erkek keçi
HE HAD MORE GUTS THAN BRAINS : English Turkish
cesareti boldu fakat aklı yoktu, çok cesurdu ancak çok akıllı değildi
HE HAD THE CHEEK TO SAY : English Turkish
söylemekten çekinmedi, söyleyecek kadar saygısızdı
HE HAD THE GUTS TO DO IT : English Turkish
yapacak cesareti vardı, yapacak gayrete sahipti, yapacak yürekliliğe sahipti
HE HAD TO SAY : English Turkish
söylemek zorundaydı, söylemek zorunda kaldı, söylemekten başka bir şansı yoktu
HE HAS : English Turkish
o sahip, onda var
HE HAS A TEMPERATURE : English Turkish
onun ateşi var, onda yüksek ateş var, o hasta
HE HAS LEARNT HIS LESSON : English Turkish
dersini aldı
HE HAS ME THERE : English Turkish
u konuda beni yendi, bu noktada o haklı, bu onun haklı olduğu nokta
HE HAS NOTHING IN COMMON WITH : English Turkish
v. onunla hiçbir ortak yanı yok, onunla hiçbir şey paylaşmıyor; aynı şeyleri paylaşmıyor (fikir, inanç vs.)
HE HIMSELF : English Turkish
o kendisi, onun kendisi tarafından, o kendisi tarafından
HE IS A SPORT : English Turkish
o bir centilmen, o iyi bir adam; o sportmence davranıyor
HE IS A TV ADDICT : English Turkish
o tv bağımlısı, o televizyon bağımlısı
HE IS ABLE : English Turkish
o yapma yeteneğine sahip, o yapabilir, o yapma kabiliyetine sahip
HE IS ADAMANT : English Turkish
o son derece kararlı, o tereddütsüz, o kararlı, o boyun eğmeyen
HE IS AGAINST : English Turkish
o
e karşı, o karşı çıkıyor, o
e muhalif, o muhalefet sahibi
HE IS ALL THUMBS : English Turkish
çok beceriksizdir
HE IS BOUND TO : English Turkish
o
ya bağı, o
mak zorunda, o
mak mecburiyetinde
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani