English
LIMEN : English Turkish
n. eşik [pis.]
LIMEPIT : English Turkish
n. kireç kuyusu, tüyleri ve kürkü çıkarmak için içinde hayvan postlarının ıslatıldığı kireç içeren çukur
LIMERICK : English Turkish
n. beş mısralık esprili şiir
LIMES : English Turkish
n. sınır duvarı, eski Roma’da takviye edilmiş hudut
LIMESCALE : English Turkish
n. kireç kalıntısı, suyun buharlaşmasından sonra yüzeylerde kalan kireç tortusu
LIMESTONE : English Turkish
n. kireç taşı, kalker
LIMEWASH : English Turkish
v. badanalamak
LIMEWASH : English Turkish
n. badana
LIMEWATER : English Turkish
n. kireç suyu, kalsiyum hidroksitte yapılan ve antiasit olarak kullanılan sulu solüsyon; doğal olarak büyük kireç miktarı içeren su
LIMEY : English Turkish
n. İngiliz [amer.], İngiliz denizcisi
LIMINAL : English Turkish
adj. eşikte, limene ait veya ilgili, dürtünün eşiğinde olmakla ilgili (Psikoloji); çok az alıganalabilen
LIMINESS : English Turkish
n. kireçli olma durumu, kireçsi olma niteliği, kireçli olma niteliği
LIMIT : English Turkish
n. limit, sınır, had
LIMIT : English Turkish
v. kısıtlamak, limitlerini belirlemek, sınır koymak, sınırlamak, limit koymak, sınırlama getirmek, belirlemek, sınırlandırmak
LIMIT ONESELF TO : English Turkish
v. aşmamak
LIMIT ORDER : English Turkish
sınırlı emir, belirli fiyat aralığı içinde hisse senetleri satın alma ve satma talimatı; fiyat marjı sınırlaması
LIMITABLE : English Turkish
adj. sınırlandırılabilir, kısıtlanabilir
LIMITABLENESS : English Turkish
n. sınırlandırılabilir olma, kısıtlanabilir olma, sınır konulabilir olma
LIMITARY : English Turkish
adj. kısıtlayan, sınırlandıran; sınırlandırılmış; kısıtlayıcı; sınır veya hudut ile ilgili
LIMITATION : English Turkish
n. had, sınır, sınırlama, kısıtlama, tahdit
LIMITATION OF BUSINESS : English Turkish
ticaret sınırlandırılması, eşit piyasa fiyatları belirleyen kuruluş, tekel, kartel
LIMITATION PLEA : English Turkish
kanuni hak talebinde bulunmak için verilen zaman geçtikten sonra yapılan talep
LIMITATIONS : English Turkish
n. kısıtlamalar, sınırlı veya yasak olma özelliği (örn.: "Apartmanda oturmayı seviyorum ancak bazı kısıtlamaları var. Örneğin, kendi bahçen yok.")
LIMITATIVE : English Turkish
adj. kısıtlayıcı, sınırlayıcı, bağlayıcı
LIMITED : English Turkish
n. ekspres tren, ekspres otobüs
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani