Multilingual Turkish Dictionary

English

English
KEYSTONE : English Turkish

n. kilit taşı, temel

KEYSTROKE : English Turkish

n. tuşa basma, daktilo veya bilgisayar klavyesinde tuşa basma

KEYWAY : English Turkish

n. anahtar yuvası, anahtar deliği veya yatağı; silindir kilidin anahtar deliği

KEYWORD : English Turkish

n. anahtar kelime, bir kodu veya şifreyi açıklayan sözcük; önemli kelime; bir belgenin konusunu belirten kelime

KEZURIBUSHI : English Turkish

n. Japonya’ya özgü kurutulmuş balık parçaları (genellikle bonito balığı)

KFAR SABA : English Turkish

İsrail'in ortasında Sharon bölgesinde bir şehir

KFAR SAVA : English Turkish

İsrail'in ortasında Sharon bölgesinde bir şehir

KG : English Turkish

n. kilogram

KGB : English Turkish

n. KGB, eski Sovyetler Birliği’nin gizli polis kuvvetleri

KGPS : English Turkish

kg/s, saniyede kilogram

KHAKI : English Turkish

n. haki renk

KHAKI : English Turkish

adj. haki

KHAKI SHIRT : English Turkish

sarımsı kahverengi pamuklu gömlek

KHAKI TROUSERS : English Turkish

sarımsı kahverengi pamuklu pantolon

KHALIF : English Turkish

n. halife

KHALIFA : English Turkish

n. halife, eskiden Müslüman dimi veya siyasi liderlere verilen unvan

KHALIFAT : English Turkish

n. halifelik, halife görevi veya hakimiyeti

KHAMSEEN : English Turkish

n. hamsin, Mısır’da Mart ve Mayıs ayları arasında Sahra’dan esen kuru ve tozlu sıcak güney rüzgarı (ayrıca khamsin)

KHAMSIN : English Turkish

n. hamsin rüzgârı, çöl rüzgârı

KHAN : English Turkish

n. Kaan, Han, Kervansaray

KHAN : English Turkish

n. han, Orta Asya’da hükümdar veya rütbeli adam; ortaçağda Moğol veya Türk hükümdar

KHAN YUNIS : English Turkish

Gaza (Gazze) yakınlarında bulunan mülteci kampı

KHANATE : English Turkish

n. hanlık

KHARTOUM : English Turkish

n. Hartum, Sudan'ın başkenti

KHAT : English Turkish

n. çiçeklerinin ve yapraklarının narkotik etkisi olan hep yeşil kalan çalı (tropikal Doğu Afrika’ya özgü);bu çalının yapraklarından yapılan çay