Multilingual Turkish Dictionary

English

English
LASH OUT AT : English Turkish

sert çıkışmak, sinirli kelimelerle çatmak

LASH OUT AT OTHERS : English Turkish

aşkalarına sert çıkışmak, hırsını başkalarından almak, öfke nedeniyle diğerlerine sözlü olarak çatmak

LASH OUT ON : English Turkish

v. saçmak, çok harcamak

LASH THE TAIL : English Turkish

kuyruğunu sallamak, kuyruğunu hareket ettirmek, kuyruğunu ileri ve geri sallamak

LASHED : English Turkish

adj. kirpikli, belirli türden veya çeşitten kamçı ucu ve kirpikleri olan (genellikle kombinasyon halinde kullanılan)

LASHER : English Turkish

n. kırbaç, kırbaçlayan kimse, işkenceci; kat, bağ

LASHES : English Turkish

n. kamçı vuruşları, kırbaç vuruşları; vuruşlar; kirpikler

LASHING : English Turkish

n. kırbaçlama, fırça atma, azar, bağlama, halat, palamar

LASHINGS : English Turkish

n. bolluk, çokluk

LASIX : English Turkish

n. diürez ilacı

LASS : English Turkish

n. kız, kız arkadaş

LASSIE : English Turkish

n. kız, kız arkadaş

LASSITUDE : English Turkish

n. bitkinlik, halsizlik, kesiklik, yorgunluk

LASSO : English Turkish

n. kement

LASSO : English Turkish

v. kementle yakalamak

LASSOER : English Turkish

n. kement kullanan kimse, kementle yakalayan kimse, bir ucunda kement olan ip atarak yakalayan kimse

LAST : English Turkish

n. sonuncu kimse, son şey, ölüm, son, ayakkabı kalıbı, kundura kalıbı

LAST : English Turkish

v. sürmek, devam etmek, dayanmak, yetmek

LAST : English Turkish

adj. son, geçen, önceki, sonuncu, en son, son derece

LAST : English Turkish

adv. son, sonunda, sonuç olarak, son kez, son olarak

LAST BUT NOT LEAST : English Turkish

son fakat aynı derece önemli, sıra olarak en son ancak daha az önemsiz değil, son fakat nitelik veya değer açısından daha düşük değil

LAST BUT ONE : English Turkish

sondan bir önceki, sondan ikinci

LAST CHANCE : English Turkish

son şans, son olasılık, son umut

LAST COMER : English Turkish

n. son gelen

LAST DECADE : English Turkish

son on yıl