Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
VERGRÄTZEN : German Turkish

F canim sikmak; fenasma gitmek; gücendirmek, dariltmek

VERGRÖBERN : German Turkish

kabalastirmak; sich ^ kabalasmak

VERGRÖßERN : German Turkish

l. büyütmek
(Fernrohr) yakina getirmek
phot. büyültmek; agrandisman yapmak
(erweitem) genisletmek
(vermehren) cogaltmak

VERGRÖßERUNG : German Turkish

l. phot. büyültme, agrandisman
med. (krankhafte) irilesme, büyüklük, dahame
s.apparat m phot. agrandlsör; agrandisman makinesi; amplifikatör
s.glas n pertavsiz, büyüteQ
S.Spiegel m devaynasi

VERGUCKEN : German Turkish

: sich ^ F l. yanlis görmek; sesi bes görmek
(in j-n) b-ne abayi yakmak
(in et.) bse tutulmak, gönül vermek

VERGUNST : German Turkish

va. müsaade: mit
>• z.vfl. s. mit Verlaub

VERGÄLLLEN : German Turkish

l, (j-m et.) b-nin sevincini ihiäi etm., nozmak: b-ne bsi zehrrtnek
(denatunt.en) tagyir etni.» Das-kuJ^stirmak, bozmak; j-m die
reu.de ^ icine sindir-memek; icine zrliir zcnb.ick ";m

VERGÄNGLICH : German Turkish

gecici, fani, süreksiz; kul yapısı
Ai.lah yapiSt •?•..;.; l- kaismsiz

VERGÖNNEN : German Turkish

l. (j-m et.) b-ni bsden dolayi kiskanmamak
(gewähren) bse müsaade etm.; Das war mir nicht vergönnt. Bana müyesser olmadi. Es war ihm nicht vergönnt, das angefangene Werk zu vollenden. Basladigi eserin ikmaline ömrü vefa etmedi

VERGÖTTERN : German Turkish

l. s. vergotten.
fig. b-ne tapmak, perestis etm.; b-ni göklere (od. ayyuka) cikarmak

VERGÜLDEN : German Turkish

poet. s. vergolden

VERGÜNSTIGEN : German Turkish

(Preise) indirmek, tenzil etm. ^ung/ l. maz-hariyet
(Privileg) imtiyaz, gedik
(Rabatt) iskonto, tenzUät
(Nutzen) fayda, menfaat
(Erlaubnis) müsaade, icazet
(Freundlichkeit) iltifat, lütuf
(Wohltat) nimet

VERGÜTEN : German Turkish

l. (bezahlen) ödemek
(zurückerstatten) iade etm.
(Schaden) b-nin zaranni tazmin etm.
(Ersatz leisten) ödünlemek; taviz yapmak
techn. a) islah etm. b) Stahl) su vermek; j-m seine Auslagen ^ b-ne yapti^i masraflan ödemek

VERHAFTEN : German Turkish

yakalamak, tevkif etm.; kuyruğunu ele gecirmek; tutmak, tutuklamak, derdest etm

VERHAFTET : German Turkish

l. tutuklu, mevkuf
(m. et.) siki sikıya bse bagli olan; ^ werden yakayi ele vermek

VERHAFTUNG : German Turkish

f l. yakala(n)ma, tevkif, tutuklanma
(Haft) mevkufiyet. tutukluluk

VERHAGELN : German Turkish

(intr.) doludan hasar görmek; (tr.) j-m die Petersilie — F isini bozmak

VERHALLEN : German Turkish

(Töne) yavas yavas sönmek; kaybolmak; unge-hört ^ (Ruf) isidilmemek

VERHALTEN : German Turkish

(I) (Inf.) l. (zurückhalten) tutmak. zaptetmek, alikoymak
(nicht zeigen) bclli etmemek; gizlemek
(den Schritt) adimlanni yavaslatmak veya durup hie kimildanmamak; sich ^ l. (S.) olmak
(P.) hareket etm.,.davranmak; b-ne muamele etm.; Wissen Sie, wie sich die Sache verhält? Meselenin ne oldugunu biliyor musunuz? Die Sache verhält sich anders. Bu isin esasi böyle degildir. sich ruhig ^ l. sükünetini muhafaza etm.
(Kinder) uslu (rahat, tek) durmak; Es verhält sich genau umgekehrt. Hakikat, bunun aksidir. Wenn es sich so verhält,
.
t§ böyle ise

; Vier verhält sich zu zwölf wie eins zu drei. Dördün onikiye nispeti ücte birdir; (II) (Adj.) l. (Stimme) alcaltilmis. yavaslatilmi?
(Zorn) zaptedilmis
(Atem) tutulmus
(Schritt) yavas-latilmis, durdurulmu§ 9 n tavnhareket, hattihareket, tutum, gidis, davranis, misvar; korrektes ~ dogruluk, dürüstlük, düzgünlük 2s.forschung / hayvanlann dav-ramsi hakkindaki arastirmalar; etoloji

VERHALTUNGSMAßREGELN : German Turkish

pl. talimat, direktif(-ler), yönerge, veche; davrani§ kurallan

VERHANDELN : German Turkish

l. mükälamede bultfhmak
(über et.) bsi müza-kere (od. münakasa) etm., görüsmek
(gerichtlich) rüyet etm., bakmak
(verkaufen) satmak, okutmak; Die Beleidigungsklage wurde verhandelt. Hakaret davasma ba-kildi

VERHANDLUNG : German Turkish

l, müzakere, münakasa, mükäleme, görüsme, oylasim
jur. a) muhakeme b) (Prozeß) dava c) (Haupt2) durusma, murafaa; Antrag auf mündliche ^ murafaa talebi; in
en eintreten müzakereye girismpk (baslamak)
s.bericht m protokol, zabitname, tutulga
s.partner m l. muhatap
(Unterhändler) mükälemeci; geschickter ^ diplomat
s.raum m mükäleme odasi
s.saal
/u/", durusma salonu
s.tisch m müzakere masasi

VERHANGEN : German Turkish

(Adj.) (Himmel) kapall, örtülü, bulutlu, magmum

VERHARREN : German Turkish

l. durmak, kalmak, beklemek
(regungslos) hareketsiz kalmak; buz kcsilmek
(untätig) kollanni kavu§turmak
(auf, bei ct.) bs üzerinde israr etm.; bsden sasmaniak, caymamak
(in Schweigen) sükütu muhafaza etm

VERHARRNTOSEN : German Turkish

tehlikeli bir durumu tehlikesiz göstermege yeltenmek