Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
DRESCHE : German Turkish

F dayak, kötek, patak; ~ beziehen (bekommen) dayak yemek ^e^ l. (Getreide) harman dövmek
(auf j-n los-) b-ne kötek atmak, b-ni pataklamak; leeres Stroh ^ fig. bossözcülük etm.; Phrasen ^ edebiyat yap-mak; deklame etm
-er m harmanci; harman döven "flegel m döven
maschine / harman makinesi; batöz
platz m harman yeri
Schlitten m (primitives Dreschgerät) döven
tenne / harman yeri

DRESS : German Turkish

m spor klyafeti
eur m hayvan terbiyecisi 9ieren terbiye etm., yetistirmek; dresaj yapmak; tedrip etm. "ur/ terbiye, tedrip, yetistirim. dresaj dribbeln Fb. dribling yapmak 211ng n Fb. dribling Drill m l. s. Drell
mil. cok siki talim ve terbiye; dresa]
bohrer m kücük circir delgi ^en l. süratle döndürmek, cevirmek
(Soldaten) cok siki bir suretle yetistirmek, talim ve terbiye etm.; gedrillt talimli
Ich m s. Drell.
Ing m l. ü( namlulu a v tüfegi
ücüz;
e zur Welt bringen bir batinda ücüz dogurmak; mit
en gesegnet (Mutter) ücüzlü
ings.turm m mil. üc namlulu taret

DRIN : German Turkish

icinde; Das ist nicht ^. Bu imkän (od. s«k) yok. Drin m n. pr. (Schwarzer ~) Karasu

DRINGEN : German Turkish

l. (durch et.) arasından (delip) gecmek, bşi yarmak
(aus et.) çıkmak
(in et.) icine girmek, batmak, nüfuz etm.
(in j-n) b-ni sıkıştırmak, sıkıya koymak, üstelemek
(auf et.) bsde ısrar etm.
(in die Öffentlichkeit) herkesin kulagına varmak
(zum Herzen) kalbe tesir etm.
(bis irgendwohin) (Schall) ses bir yere gitmek; Es drang Licht nach außen. Isik disarıya vurdu. Der Pfeil drang ihm ins Bein. Ok, bacagına saplandi. Von dieser Angelegenheit ist noch nichts an die Öffentlichkeit gedrungen. Bu işten daha ses cikmadi. Als ich diese Antwort bekam, drang ich nicht weiter in ihn. Bu cevabi alınca fazla üstelemedim. nach außen ~ (Geheimnis) disarı aksettirilmek, sizmak; s.a. gedrungen;

DRINGEND : German Turkish

l. tehir kabul etmez; acele, ivedi, müstacel
(notwendig) zaruri, mecburi, elzem, mübrem, zorunlu, sıkışık; ^ bitten ehemmiyetle rica etm. ~ brauchen bse cok muhtac olm.;
e Notwendigkeit kati zaruret;
er Verdacht agir süphe;
e Gefahr basgösteren tehlike;
e Arbeit teknede hamur;
e Fälle pl. sıkışık (od. acele) haller

DRINGLICH : German Turkish

s. dringend

DRINGLICHKEIT : German Turkish

müstaceliyet, ivedi(-lik); sikisik durum; lüzum, mecburiyet
s.antrag m pari. acele görüsme teklifi
s.beschluß m müstaceliyet (od. ivedi) karan; ivedilikle verilen karar
s.debatte / per/. takdimen müza-kere
s.liste / müstaceliyet sira cetveli

DRINK : German Turkish

m bir nevi kokteyl

DRINNEN : German Turkish

icinde, iceride; ^ sitzen l. iceride oturmak
fig. müskül bir durumda bulunmak; Jefrf sitzen wir aber^l Hapi yuttuki

DRITT : German Turkish

: zu ~ üc kisi bir arada dritt- ücüncü;
e Person p. ücüncü sahis; sahsi gaip;
er Preis (od. Platz);
c Stelle (bei e-m Wettkampf) ücün-cülük; am
en Mai üc mayista; Das ist sein
es Wort. fig. Bunu mütemadiyen tekrarhyor. das °e Reich bist. Hitler rejimi (
1945); Vertrag zugunsten Qer jur. ücüncü sahis lehine sart; Selim III. Selimi Salis; Ücüncü Selim; Da gibt es kein Qes. Ücüncü bir sik yok. Grundsatz m des ausgeschlossenen °en log. ücüncü ihtimalin yoklugu prensipi; Sei n ücte bir; zwei
~ ücte iki
ein üce taksim etm.
ens ücüncü olarak, ücüncüleyin, salisen
letzt sondan ücüncü Drive-in-Kino n otomobil park« biciminde olan acik hava sinemasi

DROB : German Turkish

z. va. s. darob; darüber

DROGE : German Turkish

f tibbi (od. kimyevi) ecza; uyuşturucu

DROGERIE : German Turkish

f drogeri, eczane, bakkaliye, parfümeri; ecza deposu

DROGERIST : German Turkish

(in f) m drogist, eczaci, bakkal, ıtriyatçı

DROHBRIEF : German Turkish

m tehdit mektubu Qen l. bsle b-ni tehdit etm.; patirdiyi basmak
(Ereignis) tehlikesi olm.; olmaga namzet olm.; gelecek, cikacak olm.; Es droht zu regnen. Yagmur yagacak gibi görünüyor. ein alter Brauch, der allmählich zu verschwinden droht yava§ yavas ortadan kalkmaga yüz tutan eski bir ädetimiz; Der Brand droht f sich auszubreiten. Yangin büyümek istidadini gösterdi. ^end l. tehditkär
(Entwicklungsmöglichkeit) bse namzet
(unmittelbar bevorstehend) eli kulaginda; ~ und gefährlich werden azmak; e-e
e Haltung einnehmen (P.) sahlanmak

DROHNE : German Turkish

l. zo. erkek an
(Nichtstuer) tufeylt, parazit. avare, otlakci, hayiaz

DROHNENLEBEN : German Turkish

n: ein ~ führen otlakcilikla gecinmek

DROHUNG : German Turkish

tehdit, gözdagi;
en über
en ausstoßen tehditler yagdirmak

DROLLIG : German Turkish

l. egiendirici, güldürücü, komik, saklaban, maskara
(eigenartig) tuhaf, garip, acayip; Merken Sie, wie ~ der Fehler wirkt? Hatanm komikligine dikkat ediyor musunuz ?
es Kerlchen maymuncuk Skelt/maymunculuk

DROMEDAR : German Turkish

n tek hörgüclü deve; hecin devesi; mehari

DROPS : German Turkish

m, n (mst. als pl.) drop

DROSCHKE : German Turkish

l. payton; kira arabasi
(Auto) taksi
n.halte-platz m l. payton duragi
taksi duräk yeri

DROSSEL : German Turkish

l. zo. ardickusu
av hayvanin kasabasi (nefes borusu); girtlak
techn. bir borudan gecen gaz, sivi v. s, yi kismaga veya ayar etmege yarar duzen
ader / s.
vene.
klappe / buhar veya gaz sürgüsü 2n l. bogacak gibi olmak
techn. kismak, ayar etm.
fig. azaltmak, indirmek-rohrsänger m zo. eil ardici; irmak ardici
vene / an. boyun toplardaman
ventil n techn. buhar kisma valfi

DRUCK : German Turkish

m l. tazyik, baski, basmc, presyon
(Last) yük, agirlik, siklet
(Hände^) toka etme; el sikma
(Zwang) icbar, mecburiyet, istirar
F (Bedrängnis) sikmtl, muzayaka; müskül durum
(auf der Seele lastender ~) karabasan
(Nach2)^g. ehemmiyet
(Buch2) tabi, basi baski, basim
(Druckwerk) matbu eser
(Preß2) typ. fors
(im Magen usw.) agirlik, siskinlik
(von Banknoten) para darbr, e-n ~ ausüben baski yapmak; tazyik (icra) etm.; b-ni sikistirmak; großer (kleiner) ^ büyük (kücük) puntolu harfler; ~ und Verlag... tabi ve nasiri; basan ve yayan; ~ hinter et. setzen bir isi acelelestirmek, hizlandirmak; im ^ sein l. F müskül durumda bulun-mak
(Buch) basilmakta olm.; baski altmda bulunmak; in ~ geben l. (Zeitung) gazeteyi makineye vermek
(Buch) basima vermek; bastirmak, tabettirmek; j-n in ^ bringen b-ni zorlu bir duruma sokmak; unter ~ setzen üzerinde siddetM bir tazyik icra etm.; tehditlerle b-nin gözünü yildirmak; unter dem ^ der Ereignisse vukuatin ilcasiyle
belastung / basinc yükü
bewilligung / basila, bonatire
bogen m forma
bombe / oksijen bombasi (od. tüpü)
buchstabe m typ. matbaa harfi

DRUCKEN : German Turkish

asmak, tabetmek; ~ lassen bastirmak; basima vermek; tabettirmek; gedruckt basili, basma, basilmis, matbu; Er lüff wie ^. Yalan savuruyor. Maval okuyor. Yuvarilyor. Onda yalanin bini bir paraya