Germany To Turkish
DRÜCKEN : German Turkish
l. sikistirmak, sikmak, basmak, tazyik etm.
(Preise) fiyatlan indirmek, düsürmek
(Rekord) rekoru kirmak
(ans Herz) bagnna basmak; kucaklamak
(auf et.) a) b§ üzerine basmak b) flg. bsde israr etm.; fazia ehemmiyet vermek
Ka. ekarte etm.
(Sorge bereiten) endiseye düsürmek; kederlendirmek; sikinti vermek
(Gewicht stemmen) yavas yava§ kaldirmak
(breit, platt) ezmek, yassilatmak,
(schwer wiegen) okka tutmak; die Schulbank ~ okula gitmek; Der Schuh drückt. Ayakkabi ayagimi incitiyor (od. siklyor). Wo drückt Sie der Schuh? fig. Neniz var? Zorunuz n.e? die Hand ~ l. el sikmak
(gegenseitig) el sikismak; Manche Leute drückt ihr Geld, und sie schauen, wie sie es ausgeben können. Ba-^i kimseiere para batar, sarf edecek yer arar-lar. Der rechte Flügel drückte auf den Feind, mil. Sag kanat düsman üzerine yüklendi. j-m et. in die Hand ^ eline sokusturmak, sikistirmak; avucuna toka etm.; den Besen in die Hand ~ eline süpürgeyi dayamak: Der Regen hat das Korn zu Boden gedrückt. Yagmur ekinleri yatirdi. sich
l. (in e-e Ecke) bir köseye cekilmek, bü-zülmek
(vor, um, von et.) kacamak yapmak; bsi yakasindan atmak; bir isten yan cizmek, kacinmak
(Obst) ezilmek, zedelenmek
(heimlich weggehen) sivis-mak; veda etmeden kalkip gitmek; sich ~ wollen (vor) bsden kacimsamak; taallül etm.; gedrückt:
e Stimmung fütur, bezginlik; Es kam e-e
e Stimmung auf. Hava karardi. in
en Verhältnissen leben basi darda olm
DRÜCKEND : German Turkish
-d l. (Wetter) agir, takatfersa, sikmtili, sikici
(Hitze) bunaltici, bogucu
DRÜCKER : German Turkish
m l. (Klinke) kapi mandali; horoz
(am Gewehr tetik
(Knopf) el. dügme; die Hand am ^ haben fig tedbirler almaga hazir olm.; am ^ sitzen ftg. nüfuz sahibi olm.;
Tisch m s. Hornflsch
DRÜSE : German Turkish
an. gudde, beze, bez
n.bläschen n sinh, petek
n.entzündung / med. guddelerm iltihabi; adenit
n.ge-schwulst / med. hlyarcik
n.haare pl. bez tüyler; esan guddeviye
n.schwellung / guddelerin sismesi; bezierin intiban
n.system n biol. salgi sistemi
DSCHINGISKHAN : German Turkish
n. pr. Cengiz Han
DSCHUNGEL : German Turkish
m, n cengel
DSCHUNKE : German Turkish
(yinlilerin yelken gemisi
DU : German Turkish
sen; mitj-m au/~ und ~ stehen biriyle düsüp kalkmak; senli benli olm.; zu j-m ~ sagen b-ne sen diye hitap etm.; weil ^ es bist babanin haynna; ^ blöder Kerl ~/ Adam sen de! ^, türkische Jugend! Ey, Türk gencligi!
DUAL : German Turkish
m tesniye, iki(
Ismus m dualizm, ikicilik, sünaiye
Ist m; 2iätisch düalist, ikici, sünaiyeci
ität/ikilik
DUBIOS : German Turkish
;
ös süpheli; e-r
en Sache den Anschein der Korrekt heit geben bsi kitaba uydurmak;
e Angelegenheit bulasik biris
DUBLEE : German Turkish
n l. düble; altin veya gümüs kaplama; yaldiz
Bill. düble
gold n altin kaplama
DUBLERTE : German Turkish
l. klymeti bir seyin (meselä eski bir posta pulunun) dublesi; ikinci nüshasi
(Jagd) elfte isabet 2Ieren l. (verdoppeln) iki kat etm.
(Dublee herstellen) altinia kaplamak; yaldizlamak
(Oam) ipligi tire haline getirmek 21ert yaldr Ii
one f bist. dublin
DUBLTATIV : German Turkish
m gr. rivayet birlesik zamani; süphelik slygasi
DUCHT : German Turkish
naut. l. (Ruderbank) bank
(Kardeel) halat kordonu; isparcana, kol, kordon
DUCKEN : German Turkish
l. basini kirmak
fig. b-nln bumunu kirmak; b-ni sindirmek, itaat altma almak, susturmak; b-nin agzmin Olcüsünü vermek; sich ~ l. basini egmek (a. ftg.), sin-mek; büzülüp saklanmak; domalmak, pusmak
ftg. boyun egmek, itaat etm.; geduckt sinik; sine sine 9mäuser m sinsi, hilekär; gizli sitma; mürai, riyakär, dessa?
DUDELDUMDEI : German Turkish
Int. düttürüdüt 2ei/cansikici calgi
n yekne-sak hava calmak °sack m mus. tulum; tulum düdük; tulum zurna; gayda QsackptelTer m tulumcu, gayd-lci
DUDEN : German Turkish
l. n. pr. Duden
m Alman tmlä Lugati
DUELL : German Turkish
n düello, mübareze; zum ^ herausfordern düelloya davet etm.;
ant;
gegner m düellocu, mübariz 21eren: sich ~ düello etm., vurusmak
DUETT : German Turkish
n mus. duetto
DUFFLECOAT : German Turkish
m kaban
DUKATEN : German Turkish
m (fr. Goldmünze) duka (altini)
gold n 23 karatlik altin
DUKTUS : German Turkish
m l. kalemi kullanma tarzi
flg. üslubun karakterls- tik vasiflan
DULDEN : German Turkish
l. (still leiden) istirap cekmek
(ertragen) tahammül etm., sabretmek, dayanmak, katlanmak, cekmek
(hinnehmen) hos görmek; nazi cekmek; nefsine yedir-mek
(zulassen) bse müsamaha etm.; ses cikarmamak; göz yummak; mümasat etm.
(erlauben) müsaade etm., kabul etm. °er (in /) m mustarip, magdur, cefakär, vefakes, cilekes
sam müsamahakär, hosgörücü, hazimli; mezhebl genis ~samkeit / hosgörü, müsamaha, tolerans, tesamuh
DULZINEA : German Turkish
l. n. pr. Dülsine
pej.f (Gel lebte) sevgili, masuka
DUMA : German Turkish
bist. Duma
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani