Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
DRUCKER : German Turkish

m l. tabi, basan
(Druckereibesitzer od.
arbei-ter) matbaaci, basimci

DRUCKERARBEIT : German Turkish

tabi isi: baski Druckerei/matbaa, basimevi
besitzer m matbaaci, basimci
gewerbe n matbaacilik

DRUCKERLAUBNIS : German Turkish

basila, bonatire
er.schwärze f (siyah) matbaa mürekkebi; mit ~ bestreichen mürekkeplemek
erzeugnis n basma, matbua; matbu eser
fahne / sahife baglanmadan evvel verilen prova
Tan m tazyik düsmesi
färbe / matbaa mürekkebi
feder/basinc yayi
fehler m mürettip (od. tertip) hatasi
fehlerverzeichnis n hata savap cetveli; yanlis dogru cetveli; errata ~fertig basita-bilecek hale gelen
festigkelt / techn. basinc dayamkligi
kattun m yazma, basma, emprime
kessel m techn. otoklav
knöpf m l. elektrik dügmesi
(an Kleidern) citcit, fermjüp
kosten pl. tabi masraflan; tabiye
lager n techn. basini; yatagi
legung / baslima, tabi
lütt f tazyik edilmis (tazyikli, basinch) hava
luftbremse / tazyikli hava freni
maschine / basim makinesi
messer m manometre, baslöicer
messerstand m manometre ibresinin durumu
mittel n cebir ve tazyik vasitasi
posten m F cepheden kaytarma
probe/ l. basi provasi
techn. tazyik tecrübesi
pumpe / basma tulumba
punkt m mit. tetik istinat noktasi; ^ nehmen mit. tetigi istinada almak
regier m techn. tazyik näzimi; basini; regülatörü ~rei f (Manuskript) s. Qfertig.
sache / matbua, basımevi, matbaa
Schalter m elektrik dügmesi
schritt/
basilmis eser; matbua spez. brosür, risale
(Drucktypen) matbaa harfleri; kitap yazisi
sdte / basilmis sayfa

DRUCKSEN : German Turkish

Fkemküm etm

DRUCKSTOCK : German Turkish

m klise
typen pl. matbaa harfleri; hurufat, karakterler
verfahren n l. tabi usulü
(bei Textilien) emprime. basma
vertust m l. basinc kaybi
(bei Gas) pert
walze / typ. kllindro, ruio
zünder m mit. itme funya

DRUDE : German Turkish

myth. gece cikan ein; sihirbaz kadin; cadi
n.tuß m bes suali yildiz (büyüye karsi korunma isareti)

DRUIDE : German Turkish

m eski Keltlerin rahibi

DRUM : German Turkish

s. darum. Seis ~/ Haydi öyle olsun! Zaran yoki Buna katlanahml das ganze Q und Dran bütün teferrüati (od. aynntilan); V: bsin bokü püsürü; Das ° und Dran kostet mehr als die Sache selbst. Astan yüzünden pahali. Spr.; überflüssiges Q und Dran takinti; mit allem Qr und Dran takim taklavat; sürü sepet

DRUNTEN : German Turkish

asagida, altta

DRUNTER : German Turkish

s. danunter;
^ und drüber karmakansik; alan talan; allak bullak; altüst; tepetaklak; Es ging alles ^ und drüber. Ortalik tamamen kansti

DRUSCH : German Turkish

m l. (Dreschen) harman dövme
(Ertrag) harman-dan elde edilen mahsul
zeit / harman zamani

DRUSE : German Turkish

(I) m;
In /; 2isch Dürzt

DRUSIG : German Turkish

(Pferd) sakagili

DRYADE : German Turkish

f myth. agac perisi; driyad

DRYFARMING : German Turkish

n drayfarming

DRÄN : German Turkish

m \\. med. (zum Eiterablaß) lastik veya cam boru
(zur Entwässerung) künk boru
agc / akaclama, drenaj, tefcir

DRÄNGELEI : German Turkish

l. itisip kakisma; dürtüsleme
(Gedränge) kalabahk, izdiham °n l. itisip kakismak; dürtüslemek; kalabalik icinde ite kaka ilerlemek
(hartnäckig verlangen) israria taiep etm.
(Eile an den Tag legen) aceleye getirmek

DRÄNGEN : German Turkish

l. (drücken) tazyik etm., basmak, sık(ıştır)mak
(schieben, stoßen) itmek, kakmak
(j-m zusetzen) b-ni sıkıya koymak; b-ni bş yapmasi icin sıkıştırmak; b-nin cok üstüne varmak; sıkbogaz etm.; ensesine yapışmak; boynuna binmek; zorlamak
(auf et.) bsde israr etm.
(zu et.) a) bsi icap ettirmek, gerektirmek b) b-ni bs yapmasi icin sikistirmak
(zur Eile antreiben) hızlaştırmak
(auf das Tor) Fb. zorlamak; es drängt mich (zu Inf.) yapmadan duramayacagim; Die Zeit drängt. Vakit daraldı. auf sein ~ hin israrı üzerine; Drängt mich nicht, ich kann das nicht tun. Bana yüklenmeyin, bu işi yapamam. allzusehr ~ kabuksuz yumurtlatmak; sich ^ l. itisip kakışmak
(durch e-e Menschenmenge) ite kaka kalabaliktan gecmek
(Ereignisse) ardi ardina gelmek; birbirini fasilasiz takip etm.
(scharenweise) akin (od. hürya) etm., yığışmak, üşüşmek
(et. zu bekommen) bircok talibi olm.
(Menschenmenge) kalabalık etm., sıkışmak; sich zwischen die Streitenden ~ kavga edenlerin arasina atılmak; sich an die Wand ~ lassen fazla mütevazi olm.; Die Leute drängten sich alle zusammen in das Zimmer. Hepsi birden odaya doldular. Drängen: n (Zudringlichkeit) asılış, ısrar; gedrängt kesif, yoğun; ~ sitzen sıkışık oturmak; ~ voll hıncahınç dolu;
er Stil kısa ve dolgun üslup; veciz üslup; in
er Kürze huläsa olarak;
e Schrift sıkı bir el yazısı

DRÄNIEREN : German Turkish

drenaj yapmak; drene etm., akaclamak, tefcir etm

DRÄUEN : German Turkish

poet. s. drohen. Und dräut der Winter noch so sehr, es muß doch Frühling werden. Kar nekadar cok yagsa, yaza kalmaz. Spr

DRÖHNEN : German Turkish

l. cinlamak; ein ein ötmek; tangirdamak; güm güm ötmek; gürlemek; gürültü ile aksetmek
(erzittern) sarsilmak, sallamak,
(rumpeln)^ cumbuldamak; e-m "nur so ^ (Kopf) kafasi kazan (gibi) olm.; Die ganze Gegend dröhnte von Geschützfeuer. Ätilan toplardan orta-lik ugulduyordu. 2 n gümbürtü
d cumbul cumbul; tangir tungur; gümbedek; gümbür gümbür; iniltili, tannan, cmlayan, tinlayan;
e Stimme sitma görmemis ses

DRÖSELN : German Turkish

seit. l. (aufbinden) dügüm acmak
dalginligma gelmek

DRÜBEN : German Turkish

ötede, karsida; öbür tarafta

DRÜBER : German Turkish

s. darüber; s. a. Stw. drunter

DRÜCKEBERGER : German Turkish

m \\. isinden kacan; yan cizen
mil. cepheye gitmekten korktugu icin geri hizmetlerde kalmaga cali-san