Germany
SCHACHTSUMPF : German Turkish
m (im ßergwerk)havuz
SCHACHTURNIER : German Turkish
n satranç turnuvası
weltmeister m dünya satranç şampiyonu
zug m l. taş sürme
fiğ. hareket, manevra
SCHADE : German Turkish
l. (Ausruf) hayfa(-ki)
Es ist ~. Yazıktır. Es ist ^ um diesen ^uten Menschen! ßu iyi insana yazık oluyor
SCHADEN : German Turkish
m l. zarar, ziyan, hasar, telef
(Insekten^) usw. tahribat
(körperlicher) cismani zarar
(ideeller) manevi zarar
(Nachteil) halel, dezavantaj
(Verlust) kayıp, zayiat
(Verletzung) yara, bere
(Gebrechen) sakatlık; ^ zufügen (od. tun) l. zarar vermek; mutazarrır etm.; ızrar etm.; kötülük etm.; hasara uğratmak; b-ni ziyana sokmak; (großen ^) can yakmak
(bei j-m) b-ni b-nin gözünden düşürmek; ^ verursachen (od. an richten) hasara sebep olm.; zarar vukua getirmek; mutazarrır etm.; — (er-)leiden zarar etm. (görmek, çekmek); mutazarrır olm.; (betrachtlichen ^) arada kaynamak; araya gitmek; ^ haben (z. ß. bei.e-m Verkauf) üste vermek; eher ^ als Nutzen bringen faydasından ziyade zararı olm.; ein Mensch, von dem wecler ^ nocfı Nutzen zu erwarten ist Allahlık; F: tavşan boku; ne kokar ne bulaşır; Durch — wird man klug. Spr. ßir musibet bin nasi hatten yeğdir. Spr. Her ziyan bir öğüttür. Spr.; mit ^ verkaufen zaranna satmak^ von ^ sein b-ne zevali olm.; zu j s — ausgehen b-nin aleyhine olm.; zu ^ kommen zarar görmek; kazaya uğramak; altta kalmak; yaralanmak; zum ^ anderer başkalarının zararı pahasına
SCHADENERSATZ : German Turkish
-ersatz m zarar bedeli; ödenek, tazminat; ^ leisten zarar ve ziyanım ödemek; tazminat vermek; hatırım yapmak; ~ verlangen zarar ve ziyan talep etm.; Anspruch m auf^ tazminat talebi hakkı
SCHADENERSATZKLAGE : German Turkish
-ersatzklage fjur. tazminat davası
SCHADENERSATZPFLICHTIG : German Turkish
-ersatzpflichtig zarardan mesul
SCHADENFALL : German Turkish
-fall m (bei der Ver sicherung) sinistr
SCHADENFEUER : German Turkish
-feuer n büyük zararı mucip olan yangın
SCHADENFREUDE : German Turkish
-freude / başkalarının zararlarına sevinme; kornşusuna gülme
SCHADENFROH : German Turkish
°froh başkalarının zararlarına sevinen; kom-şusuna gülen; ^ sein oh çekmek; b-nin kanına ekmek doğramak; kıçına kına koymak; ^ lachen pis pis gülmek
SCHADHAFT : German Turkish
l. (beschadigt) zarara uğramış
(mangelhaft) arızalı, kusurlu, sakat
(Zahne) çürümüş
(Gebaude) tamire muhtaç;
e Drucktype çürük harf
SCHADLOS : German Turkish
zararsız, ziyansız; ~ halten b-nin zarar ve ziyanım ödemek; sich "^ halten (an et.) zarar ve ziyanım bşden çıkarmak
SCHAF : German Turkish
n l. zo. koyun
(Muttcı^) marya
(Lamm) kuzu
fiğ. safdil, budala, kazkafalı; (s. a. die Stw. schwarz; rdudig) Er ist ein geduldiges ^! Kafasma vur, ekmeğim elinden al!
bock m koç, erkeç; (kastrierter) kokeç
SCHAFFELL : German Turkish
n koyun derişi (bzw. pöstekisi)
SCHAFFEN : German Turkish
(I) (schuf, geschaffen) yaratmak, halk etm., var etm.; meydana (od. vücuda) getirmek; varlığa çıkarmak; oluşturmak, türetmek; ortaya koymak; Er ist f ur diesen Posten wie geschaffen. ßu vazife ona biçilmiş kaftan. Das Haiıs ist für euch wie geschaffen. ßu ev tam size göredir. (!I) (schaffte, geschafft) l. (arbeiten) çalışmak, iş görmek
(tun) yapmak, icra etm.
(verschaffen) tedarik etm., getirmek
(leisten) becermek; yapmağa muvaffak olm.; bşin hakkından gelmek
(irgendwohin) getirmek, götürmek nakletmek, kaldırmak, sevk etm.; Er hat es geschafft. Şimdi tuzu kuru. nichts zu ^ haben (mit) hiçbir ilişiği olmamak; Was hdst du damit zu ^7 Ne umurun? Was hat er hier zu ^7 ßurada ne işi var? Was habe ich überhaupt mit dir zu ^7 ßenim seninle ne alışverişim var? j-m viel zu ^ machen b-ne çok zahmet vermek; b-ni çok uğraştırmak, sıkmak, üzmek; (innerlich) bş b-nin zihnini kurcalamak; ins Krankenhaus ^ hastaneye kaldırmak; Das hatten wir geschafftt Sen sağ ben selameti sich et. vom Halse ~ basından atmak (od. savuşturmak); Mit solch dubiosen Angelegenheiten mil ich nichts zu ^ haben. ßen böyle bulaşık işlere girişemem. sich zu ^ machen (an) bşi kurcalamak; sich eifrig mit et. 2u ^ machen bşle fazla meşgul olm.; ßis zum Dorf ^ wir es heute noch. F Köyü bugün çıkarırız. 2s.kraft / yaratıcılık
SCHAFFLEISCH : German Turkish
n koyun eti
SCHAFFNER : German Turkish
(in/) m l. va. vekilharç, kahya, kilerci
kondüktör, biletçi
SCHAFGARBE : German Turkish
bot. civanperçemi; binyaprak; kandil otu
herde / koyun sürüşü
hirt m koyun çobanı; Ki.: meçi
SCHAFKOPF : German Turkish
m bir iskambil oyunu
lausfiiege / zo. koyun sinekbiti
leder n koyun derişi; sahtiyan, meşin
milch/ koyun sütü
mfet m koyun gübresi Schafott n darağacı; idam sehpası Schafpelz m koyun kürkü; W ot f m im ^ ikiyüzlü, riyakar;
pferch m mandıra, gelembe, ağıl
schere / kırkı
schur / koyunların kırpımı (od. kırpılması)
s.geduld / kuzu uysallığı
s.kase m beyaz peynir
s.kopf m Schi. balkabağı, danabaş
stall m koyun mandırası
steize / zo. san çobanaldatan
SCHAFT : German Turkish
m l. (Lanzen2) sap
(Geweh^) kundak
(Stiefe^) konç
(Fahnen^) direk
naut. (Anker9) beden
techn. şaft
(Saulen2) sütun gövdesi
(e-s Taues) naut. çıma, kol
(am Webstuhl) ayak
SCHAFTIT : German Turkish
; 9Itisch Şafii
ismus m Şafiilik; Şafii mezhebi
SCHAFTSTIEFEL : German Turkish
pl. konçlu çizme; bot
SCHAFWEIDE : German Turkish
koyun otlağı
wolle/yün, yapağı
zecke/zo. s.
lausfliege.
zucht / koyunculuk
SCHAH : German Turkish
m (von Persien) şah; iran Şehinşahı; (Şahışahanı iran)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani