Germany
SCHARTIG : German Turkish
çentik çüntük; dişli; ^ werden çentiklenmek, kertiklenmek
SCHARWENZELN : German Turkish
(um j-n) hum. l. b-ne müdahane (od. tabasbus) etm., yaltaklanmak; herkesin nabzına göre şerbet vermek
(um e-e Frau) b-ne kur yapmak, pervane olm., komplimancılık yapmak
SCHASCHLIK : German Turkish
m şiş kebabı
SCHASSEN : German Turkish
F okuldan çıkarmak, tart etm
SCHATTEN : German Turkish
m l. gölge
(Dunkel) karanlık, zulmet
(Spur) eser, iz
(e-s Toten) ölenin ruhu; Er folgt diesem Mann wie sein ^. O, bu adamın kuyruğudur. ^ spenden gölge etm. (od. salmak); in den ^ stellenfig. gölgede bırakmak; söndürmek; e-n ^ werfen (aut) fiğ. bşi gölgelemek; bşe sönüklük getirmek; über seinen ^ spnngen gölgesi üzerin-den atlamak; istemeyerek (od. k-ni zorlayarak) nefret edilen bir işi üstüne almak
blld n l. siluet
fiğ. hayal(-et)
blume / bot. mayıs çiçeği
dach n sayvan
dynastle / gölge haline giren sülale
fisch m zo. l. (Adlerfisch) sarıağız balığı; deniz güzeli
(ßartumber) minakop ( gölge, kötek) balığı
(schvvarzer) işkine, mavruşkil balığı
fürst m mvth. ölüler diyarının kralı 2haft gölge (od. hayal) gibi; müphem
könig m kral taslağı
moreUe f bot. mahlep; kokulu kiraz
pflanze / gölgede yetişen (od. göl-gecil) bitki
reich n mvth. ölüler diyarı 9reich çok gölgeli
riß m siluet; gölge görüntü
selte / l. gölge tarafı
fiğ. madalyanın tersi
spiel n Karagöz (od. hayal od. gölge) oyunu; zıllühayal;
e vorführen hayal oynatmak
spieler m hayalci, hayali, karagözcü
SCHATTIEREN : German Turkish
l. (Schatten einzeichnen) resme gölge vermek; gölgelendirmek, taramak
(abtönen) nüanslamak
t gölgeli Qung f nüans; ince fark
SCHATTIG : German Turkish
l. (Platz) gölgeli
(Schatten spendend) gölgelen-diren
SCHATULLE : German Turkish
l. mahfaza, sandıkça, çekmece; mücevher kutusu
(Pnvai0) hazinei hassa; ceybi hümayun
SCHATZ : German Turkish
m l. hazine
(vergrabener) define
(als Kosewort) elmasım, nonoşum, sevgilim, kuzum; (tür ßaby) altıntopu (gibi)
anıt n hazine dairesi
anweisungen pl. hazine bonoları (od. tahvilatı)
SCHATZGRÄBER : German Turkish
m define arayıcısı; defineci
grMberei / definecilik
kammer/hazine, beytülmal
kastchen n l. mücevherat kutusu
///. seçme edebi eserler antolojisi
meister m haznedar
SCHAU : German Turkish
l. (ßesichtigung) teftiş, yoklama, muayene
mil. resmigeçit
(Moden^) defile
(Darbietung) gösteri
(Ausstellung) teşhir, sergi, panayır, fuar
(Standpunkt) noktai nazar; görüş, bakım
(Anblick) manzara, görünüş; zur^ stellen teşhir etm., sergilemek, göstermek; Er trug ein herrisches Wesen zur ^. Amirane bir tavır takındı, j-m die ^ stehlen F b-ni körletmek; gölgede bırakmak; arka plana atmak
bild n diyagram
bude / (auf e-m Jahrmarkt) teşhir barakası
SCHAUDER : German Turkish
m l. ürperme, titreme
(Entsetzen) dehşet, hevil 9bar F hum tür Qhaft. ^e^•egend tüyler ürpertici; dehşet verici
geschlchte / s. Schauergeschlchte. 2haft l. korkunç, dehşetli; tüyler ürpertici
(abscheulich) çirkin, gudubet, iğrenç, menfur
(erbarmlich) köpek bile yemez
F (sehr groß; sehr viel) muazzam, müthiş
(Adv.) F pek, çok; in
em Zustand sein iler tutar yeri kalmamak 9n s. schauern
SCHAUEN : German Turkish
l. bakmak, görmek
(auf, nach et.) bşe dikkat etm.. bakmak; W as gibt es denn da zu ^7 Maymun mu oynuyor? Schau vor dichl önüne baki Schau, dap du weiterkommsif Çek arabanı l Das Futter schaut etwas über den Rand. (bei Anzug) Astar yüzünden biraz taşıyor
SCHAUER : German Turkish
m l. (Regen^; Hage^) kısa süren şiddetli yağmur (dolu) yağması; sağanak
s. Schauder.
(Grusein) tüylerin diken diken olması
(innere Erregung) heyecan
(ehrfürchtige Scheu) mukaddes şeylerin huzurunda duyulan raşe
drama n Th. yılgı oyunu
geschlchte / tüyler ürpertici hikaye ^Hch s. schauderhaft (
3). •mann m naut. istifador. istifçi Qn (leh schauere od. Mir (Mich) schauert} l. Tüylerim ürperiyor.
Nefret duyuyorum.-roman m tüyler ürpertici roman
stück n Th. me-lo(-dram); yılgı oyunu ^voll s. schauderhaft
SCHAUFEL : German Turkish
l. kürek
(MÜ112) faraş
(Rad9) kanat, pala, palet
bagger m kanatlı tarak makinesi
geweih n bazı geyikler boynuzlannın kürek şeklindeki üst kısmı ^n l. küre(kle)mek; kürekle alıp atmak
(in sich hinein) F gövdeye atıştırmak; sich sem eigenes Grab ~ fiğ. kendi kuyusunu kendi kazmak
rad n l. kanatlı dolap
(fr. bei Dampfer) pervane
SCHAUFENSTER : German Turkish
n mağaza camekanı, vitrini
auslage / vitrin-lere konan teşhir eşyası; mostra
beleuchtung / vitrin tenviratı
dekorateur m camekan dekoratörü
dekora-tion / camekan dekorasyonu
einbruch m camekanın kırılmasiyle teşhir eşyasının çalınması
reklame / vitrine eşya koyarak reklam yapma
wettbewerb m vitrin müsa-bakası
SCHAUFLUG : German Turkish
m uçuş gösterişi
geriist n l. (Zuschauertribüne) seyirci tribünü
katafalk
kasten m küçük vitrin
SCHAUKEL : German Turkish
l. asma salıncak
(-brett) tahterevalli ^n (IT.) sallamak; (inir.) l. sallanmak
(aut Schaukelbrett) inip kalmak
(beim Gehen) salınmak; sallana sallana yürümek; W ir werdea das Kind (od.die Sache) schon ^i F Merak etme, m^ eleyi hale yola koyacağız! in den Annen ^ (Kleink^.d) kışkışlamak
n n (des Schiffes) salıntı
pferd n K^^z. salıncaklı at
politik / idarei maslahatçılık
reck n trapez
stuhi m salıncaklı koltuk; balansuvar (koltuğu); basküllü sandalye; roking-çer
SCHAULAUFEN : German Turkish
n patinaj gösterişi
lust/seyir merakı; tecessüs 91ustig seyir meraklısı; mütecessis
SCHAUM : German Turkish
m l. köpük, ket
(Oeifer) salya, memeş
fiğ. boşluk, hiçlik; ^ schlagen l. köpüklendirmek
fiğ. atıp tutmak; ^ bilden köpüklenmek
bad n köpük banyosu
biase / köpük şişiriği (od. balonu)
SCHAUMGUMMI : German Turkish
m lastik sünger; döşeme kauçuğu; köpük °ig köpüklü
kelle /;
löffel m köpük kepçesi; kevgir
kraut n bot. suteresi
löscher m köpük çıkaran yangın söndürme aleti; karbonik söndürücü
schlager m l. (Küchengerat) yumurta teli; köpürtme aleti
fiğ. (Prahler) farfaracı, tıraşçı, bolavurt, pozör, gümcü, mantarcı-schlagerei / afur tafur; kabadayıcılık, mantarcılık, atmasyonculuk
weln m köpüklü şarap; şampanya
SCHAUPLATZ : German Turkish
m l. (e-s Geschehens) sahne, saha
(Kriegs9) darülharp; harp sahnesi, ^ e-s Geschehens werden bir vakaya sahne olm
SCHAURIG : German Turkish
korkunç; tüyler ürpertici
SCHAUSPIEL : German Turkish
n l. manzara, temaşa, seyir(-tik)
Th. dram, oyun, piyes
dichter m dramatist; dram yazan
er m l. aktör, artist, (erkek) oyuncu; sahne sanatkarı
(im-provisierender) tuluatçı
fr. (in Frauenrollen) zenne
gösterişçi; sahte tavırlar takınan
erci / pej. gösterişçilik
erin / aktris; kadın artist (od. oyuncu), vgl.a.
er (4).
er.truppe / lubiyat kumpanyası; trup
haus n tiyatro (binası)
kunst / aktörlük, artistlik, oyunculuk
SCHAUSTELLER : German Turkish
m l. (Messe^) sergiye mallar koyan; ekspozan
(Jahrmarkts9) garibei hilkat v.s.yi gösteren pazarcı; teşhirci
stellung / sergi, gösteri
stück n (satılmaz) müstesna bir parça
turnen n beden hareketleri gösterileri; gösteri cimnastiği
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani