Germany
SCHECK : German Turkish
m l. s. Schecke.
H çek; e-n ^ ausstellen (ausschrei-ben) l. çek tanzim etm.
(z. ß. über tausend Mark) bin marklık bir çek yazmak
buch n s.
heft.
e / alaca (od. benekli) hayvan (at, inek v.s.)
neft n çek karnesi (od. defteri) Qig benekli, lekeli, çapar, abraş; sich ^ lachen F gülmekten katılmak; bekannt wie cin
er Hund F damgalı eşek gibi maruf
SCHEEL : German Turkish
l. şaşı
(neidisch) kıskanç, çekemeyen; j-n ^ an-sehen (od.) j-n
en ßlickes betrachten b-ne yan (eğri; fena gözle) bakmak
guckel m F şaşkaloz 2sucht / kıskançlık
süchtig kıskanç
SCHEFFEL : German Turkish
m l. (altes Hohimaß) kile
fr. büyük kova; ma-stela; sein Licht nicht ünler den ^ stellenfig. iron. meziyet-lerini gizlememek; fazla tevazu göstermemek; k-ni göstermek Qn: Geld ^ yükünü tutmak; para kesmek (od. kırmak) 9weise l. kile kile
büyük miktarda
SCHEICH : German Turkish
m l. şeyh
F herif
F hum. güvey od. bir kızın erkek dostu
SCHEIDE : German Turkish
l. (Sabe^) kılıç kını
an. kadınlık uzvu; hazne, şeriatevi, vagina, mehbil, dölyolu
(ßlüten^) bot. spat, yen
(Grenze) hat, hudut, sınır
(Wasser9) hattı taksimi miyah; su bölümü çizgisi; su çatı; Zwei Schwerter in e-r ^ verderben aUe belde. Spr. t ki cambaz bir ipte oynamaz. Spr. iki kılıç bir kına girmez. Spr.
brief m l. veda-name; veda mektubu
jur. boşanma mektubu; fr. talakname
gruß m veda selamı
tinle / hudut (od. demarkasyon) hattı
münze / ufaklık (kesirli, buçuklu, madeni) para
SCHEIDEN : German Turkish
(tr.) l. ayırmak, ayırt (tefrik, taksim) etm., bölmek
ehem. ayrıştırmak, tahlil etm., tahallül ettirmek
(Eheleute) boşandırmak; (inir.) l. ayrılmak, mufara-kat (hareket, terk) etm.; bırakıp gitmek; bşi selametlemek
(voneinander) b-ne veda etm.; vedalaşmak
(aus dem Dienst, Amt usw.) işinden çekilmek; memuriyetten ayrılmak
(aus dem Leben) terki hayat etm.; (Selbstmörder) intihar etm.; sich ^ lassen boşanmak; karı bırakmak; ayak bağım çözmek; ayrılmak; geschle-den boşanmış; W ir sind
e Leute.fig. Aramızdaki münasebetler kesildi
SCHEIDENMUSCHEL : German Turkish
zo. süline; kamış böceği; denizçakısı
SCHEIDENVORFALL : German Turkish
m med. sukutu rahim
SCHEIDEWAND : German Turkish
l. bölme (duvarı); ara duvarı; cidar, çeper, tahtaperde
(Septum) burun perdesi; ara bağı
techn.a. diyafram; e-e ^ ziehen bşe perde çekmek
was-ser n ehem. asit nitrik; kezzap, ofort; azotik asit
weg m dörtyol ağzı; am ^ stehen iki şıktan birini tercih zorunda olm
SCHEIDING : German Turkish
m s. Herbstmond
SCHEIDUNG : German Turkish
l. ayrılma, ayrılış
(Ehe9) boşanma;
/ir. talak
m vgl. Scheiding
s.grund m boşanma sebebi
s.klage/ boşanma davası
SCHEIN : German Turkish
m l. (Licht) ışık, ziya, aydınlık
(Feueı^) ateş ışığı; alevlenme, parlama; mil. a. top ağız alev ışığı
(Ggs. Wirklichkeit) görünüş; dış manzara; zevahir, hayal; (trügerischer) yaldız, badana
(Zettel) fiş, pusula, varaka
(ßescheinigung) senet, belge, sertifika, kağıt, tasdikname, tezkere
(Quittung) makbuz, alındı
(Rechnung) fatura
(Geld9) bankınot; den ^ wahren zevahiri kurtarmak; Man mu fi wenigstens den ^ wahrenl Dumanı doğru çıksın l Der ^ trügt. Görünüşe (od. Zeva-hire) aldanmamalı. Der ^ spricht gegen ihn. Görünüşe
göre suçludur, nach dem ~ urteilen zevahire bakarak hüküm vermek; zum ^ yalancıktan
SCHEINANGRIFF : German Turkish
m mil. sahte taarruz
SCHEINBAR : German Turkish
l. görünen, zahiri
(unecht) sahte, yapmacık; (Adv.) görünüşe göre; görünürde, şeklen, zahirde, zahiren, güya, sureta, yalandan;
€ ßahn astr. görünürdeki yörünge;
e Höhe astr. irtifai mersut
SCHEINBEWEIS : German Turkish
m safsata, sofizm
SCHEINBILD : German Turkish
n fantasma, hayal
SCHEINBLÜTE : German Turkish
f aldatıcı bayındırlık
SCHEINEHE : German Turkish
f muvazaalı evlenme; fr. a. hülle
SCHEINEN : German Turkish
l. ışık vermek, ziya neşretmek
(glanzen) parıldamak
fiğ. görünmek; Es scheint, als wolle es regnen. Yağmur yağacak gibi görünüyor. Yağmur yağacağa benziyor. Es scheint mir so. ßana öyle geliyor. Es schlen altes zerstört zu sein. Her şeyin mahvolduğu havası esiyordu,
SCHEINER : German Turkish
m phot. şayner
SCHEINFRIEDE : German Turkish
m sahte barış
SCHEINFÜßCHEN : German Turkish
pl.zo. yalancı ayaklar; ercülükazip
SCHEINGESCHÄFT : German Turkish
n jur. muvazaa
SCHEINGRUND : German Turkish
m
zahiri sebep
(Vonvand) bahane
(Spitzfındigkeit) safsata, mugalata
SCHEINHEILIG : German Turkish
mürai, riyakar, ikiyüzlü; yalandan sofu; gözü sürmeli; ~ tun mürailik etm
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani