Germany
SCHELTOPUSIK : German Turkish
m zo. külrengi kör yılansı
SCHEMA : German Turkish
n l. şema
(Muster) numune, örnek, model
(Entwurf) plan, kroki; altes nach ^ F (Eff) deli kızın çeyizi gibi; kör değneğini beller gibi; hep klişe halinde 9tlsch şematik; klişe gibi; mihaniki; ^ denkend şemacı 2tlsieren şematize etm.
tismus m şemacılık, şematizm
SCHEMEL : German Turkish
m tabure; arkalıksız iskemle
SCHEMEN : German Turkish
m hayal(-et), tayf, karaltı, gölge, fantom Shaft hayali; karaltı gibi; müphem; nur ^ sehen hayalmeyal görmek
SCHENK : German Turkish
m va. l. (Mund2) saki
(Wirt) meyhaneci
e / meyhane, küplü; koltuk meyhanesi; bistro, taverna
SCHENKEL : German Turkish
m l. (Ober2) uyluk, fahiz
(Unteı^) baldır, encik
(ßein) bacak
(e-s Winkels) math. dili, kenar
(e-s Zirkels) pergel ayağı
(e-s Magnets) kol
bruch m med. uyluk fıtkı
knochen m uyluk kemiği
SCHENKEN : German Turkish
l. armağan, hediye etm.; peşkeş çekmek; vermek
(gewahren) bahşetmek, ihsan etm.
(spendieren) ikram etm.
(erlassen) bağışlamak, affetmek
(spen-den) teberru etm.
(ein-) bardağa boşaltmak; bardağı doldurmak
(Aufmerksamkeit) kulak asmak
(e-m Kind das Leben) doğurmak; dünyaya getirmek
(j-"l Vertrauen) b-ne itimat etm., güven beslemek; sich et. ^ atlamak, ihmal etm.; (lüzumsuz olduğundan) yapma mak; bşden vazgeçmek; j-m keinen ßlick ~ b-ne aldırış etmemek; Er hat mir das ßuch geschenkt. ßu kitabı bana bedelsiz verdi. Das ist geradezu geschenkt. O, yok paha" sınadır. ßu, para ile değil, ^ung/ l. hibe, teberru, bağışlama, atiyye, ihsan, iane
(fromme Stiftung) diyani tesis; vakıf 2ungs.urkunde / hibe hücceti; bağışlama senedi; s. a. Sfiftungsurkunde
SCHEPPERN : German Turkish
dial. s. klappern; klirren
SCHERBE : German Turkish
l. cam, testi, saksı, çanak v. s. gibi kaplann kırığı
F hum. monokl
n.gericht n ostrasizm
SCHERBETT : German Turkish
m, n şerbet
verkfiufer m şerbetçi
SCHERE : German Turkish
makas
(zur Schafschur) kırkı
(große Schnei-derQ) sındı
(e-s Hummers usw.) kıskaç
(am Pferde-gebiß) gem Qn kırkmak, kırpmak, kesmek, makaslamak; Es seheri mich nicht. ßeni alakadar etmez. ßuna aldırış etmem, sich (weg-)scheren defolup gitmek; Seher dich zum Teufel! Cehennem ol! Was seheri mich das? Ne umurum ? ßundan bana ne ? 9n.artig makasvari
n.fernrohr n kollu (od. makaslı) dürbün; topçu dürbünü
n.griff m (beim Ringen) makas
n.schlag m Fb. makaslama
n.schlelfer m bıçak (od. makas) bileyici; çarkçı
n.schnitt m siluet; gölge görüntü
n.sprung m La. makaslama
SCHEREREI : German Turkish
pej. külfet, zahmet; üzücü şeyler
SCHERFLEIN : German Turkish
n f ulus, mangır, metelik; sein ^ zu et. beitragen karınca kararınca yardım etm
SCHERGE : German Turkish
m l. fr. mahkeme mübaşiri
zaptiye ajanı; hafiye
SCHERK : German Turkish
m (Störart) zo. mersin balığı; (geraucherter) Kazak mersini
SCHERLING : German Turkish
m tola
wolle / yapağı
SCHERZ : German Turkish
m şaka, latife, nükte, azizlik, muziplik; ^ verstehen şakadan anlamak; ^ treiben l. (mit et.) bşle alay etm.
(miteinander) şakalaşmak; ^ beiseite! Şaka bertaraf I Şakayı bırakalımi ^ ist nicht am Plafz! Alayın sırası değil. ^ mu? immer ^ bleiben. Şakayı tadında bırakmak gerek. Latife latif gerek. Das ist kein ^f Maskaralık değil l grober (od. handgreiflicher) ^ ayı (od. eşek) şakası; Aus ^ \\vufde blutiger Ernst. Şaka iken kaka oldu. im ^ (sagen) şaka olarak (od. diye); şakacıktan; Mit solchen
en kannst du uns nicht kommenf F O numaralar bize geçmez. ßize de mi lololo ?
artikei m Çin (od. Japon) işi; sürprizli eşya 2en l. şaka (tarzında) söylemek
(über) b-le zevklenmek, bşle latife (şaka, istihza) etm.
(miteinander) şakalaşmak; Mit dieser Krankheit ist nicht zu ^. ßu hastalık şakaya gelmez. 9es.halber şaka olsun diye
gedicht n hezel
SCHERZHAFT : German Turkish
güldürücü, eğlendirici, latifeci, şakacı; Adv. latife tarzından, şaka yolunda; şakacıktan; et. ins Qe wen» den bşi latifeye (od. şakaya) boğmak
SCHERZO : German Turkish
n muş. skerzo
SCHERZWEISE : German Turkish
şaka yollu; şaka tarzında ^wort n nükteli (od. güldürücü) söz; ağız şakası; et. als ^ betrachten bir sözü şakaya almak
SCHEU : German Turkish
l. korkak, ürkek, çekingen, mahcup, tutuk, kaçıngan, sıkılgan
(tür Madchen o.) horozdan kaçan
(Tier) insandan kaçan
(Pferd) ürkek ve oynak; ^ sein (Kind) b-ni yadırgamak; ^ machen ürkütmek; ^ werden l. (Wild) ürkmek
(Pferd) huylanmak; gemi azıya almak 0 / korku, korkaklık, ürkeklik, çekinme, mahcubiyet, utangaçlık, tutukluk, sıkılganlık, cesaretsizlik; ohne aile ^ utanıp sıkılmadan; pervasızca; hiç çekinmeden; ~ haben (vor) s. sich scheuen
SCHEUCHE : German Turkish
(Voge^) korkuluk
(Schreckgespenst) umacı, Arap, karakoncolos Qn korkutmak, ürkütmek, kovalamak; şurup atmak; hoşt diye ürkütüp kaçırmak
SCHEUEN : German Turkish
(intr.) s. scheu werden. (tr.) (et., j-n) bşden, b-den korkmak, çekinmek; sich ^ (zu) tereddüt etm.. bşi yapmaktan çekinmek (od. geri durmak); keine Mühe ^ zahmetten kaç(ın)mamak; keine Kösten ^ masraf lara bakmamak; kein Opfer ^ hiç bir fedakarlıktan kaçınmamak
SCHEUER : German Turkish
s. Scheune.
bürste / tahta fırçası
trau / ortalık hizmetçisi
lappen m l. tahta bezi
(tür Geschlrr) bulaşık bezi
lelste / oda duvarının taban pervazı; lambri °n l. (reinigen) temizlemek, silmek
(reiben) ovmak, tahriş etm., sertçe sürtünmek, kertmek, karınlamak
(die Haut aufreiben) yara etm.; sich ^ sürtünmek, kaşınmak
sand m arena (kapları temizlemekte kullanılan ince kum)
SCHEUKLAPPE : German Turkish
(at gözüne takılan) meşin gözlük
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani