Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
LİMBO : Turkish Turkish

irmaklarda, sığ sularda yük taşıyan bir tür tekne

LİMBO : Turkish Turkish

ir ticaret gemisinin içindeki yükü, bordasına yanaşan başka bir gemiye aktarma işlemi

LİME : Turkish Turkish

parça

LİME LİME : Turkish Turkish

parçalara ayrılmış, yırtık

LİMİT, -Tİ : Turkish Turkish

ir şeyin nicelik bakımından erişebileceği en son nokta ya da yer

LİMİT, -Tİ : Turkish Turkish

değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük

LİMİTET ORTAKLIK (ŞİRKET) : Turkish Turkish

ortaklarının sorumluluğu, koydukları anapara ile sınırlı bulunan ortaklık (şirket)

LİMİTET, -Tİ : Turkish Turkish

sınırlı

LİMİTLİ : Turkish Turkish

elirli bir limiti olan

LİMNİMETRE : Turkish Turkish

gölölçer

LİMNİMETRİ : Turkish Turkish

gölölçüm

LİMON : Turkish Turkish

turunçgillerden bir ağaç (citrus limonum)

LİMON : Turkish Turkish

u ağacın sarı renkli, kabuğu kokulu, suyu ekşi meyvesi

LİMON GİBİ : Turkish Turkish

sarı, çok sarı

LİMON GİBİ : Turkish Turkish

çok ekşi

LİMON KABUĞU GİBİ : Turkish Turkish

tkz.küçük ve biçimsiz (şapka)

LİMON SARISI : Turkish Turkish

limon kabuğunun rengi

LİMONATA : Turkish Turkish

su, şeker ve limon suyundan yapılan şerbet

LİMONATA GİBİ : Turkish Turkish

sıcak günlerde serin esen hafif rüzgâr için söylenir

LİMONATACI : Turkish Turkish

limonata yapan ya da satan kimse

LİMONİ : Turkish Turkish

limon renginde olan, yeşile çalan açık sarı

LİMONİ : Turkish Turkish

alıngan, beklenmeyen bir zamanda öfkelenen

LİMONİ : Turkish Turkish

(ınsan ilişkileri için) biraz bozuk

LİMONİ HAVA : Turkish Turkish

yağmur yağıp yağmayacağı belli olmayan kapalı hava

LİMONİT, -Tİ : Turkish Turkish

sarı ya da kahverengi doğal hidratlı demir oksit