Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
ÖFKELENDİRME : Turkish Turkish

öfkelendirmek eylemi

ÖFKELENDİRMEK : Turkish Turkish

öfkelenmesine yol açmak, kızdırmak

ÖFKELENİŞ : Turkish Turkish

öfkelenmek eylemi ya da biçimi

ÖFKELENME : Turkish Turkish

öfkelenmek eylemi

ÖFKELENMEK : Turkish Turkish

öfkeli duruma düşmek, kızmak

ÖFKELİ : Turkish Turkish

öfkelenmiş, kızgın, °hiddetli, °gazup

ÖFKELİ ÖFKELİ : Turkish Turkish

öfkeli bir biçimde

ÖFKELİLİK : Turkish Turkish

öfkeli olma durumu, kızgınlık

ÖFKESİ BURNUNDA : Turkish Turkish

çok öfkeli

ÖFKESİNİ YENMEK : Turkish Turkish

iradesini kullanarak öfkesini gidermek

ÖFKESİZ : Turkish Turkish

çabuk öfkelenmeyen

ÖFKESİZ : Turkish Turkish

kızgın olmayan

OFLAMA : Turkish Turkish

oflamak eylemi

OFLAMAK : Turkish Turkish

"of" diyerek sıkıntı, bezginlik, usanç, acı ya da yorgunluk duyduğunu belli etmek

OFLAMAK PUFLAMAK : Turkish Turkish

"of puf" diyerek sıkıntı, bezginlik, usanç, acı ya da yorgunluk duyduğunu belli etmek

OFLAZ : Turkish Turkish

ıyi, güzel, tam, °mükemmel

OFRİS : Turkish Turkish

salepgillerden, çiçekleri sinek, örümcek gibi kimi böcekleri andıran, yumrulu, otsu bir bitki (ophrys)

OFSAYT : Turkish Turkish

ayaktopunda bir oyuncuyla karşı kale arasında (top kendi takımındayken) en az iki oyuncunun bulunmaması durumu

OFSET : Turkish Turkish

kalıp izlerini önce kauçuğa, kauçuktan da kâğıda geçirmeye dayanan çift kopyalı baskı yöntemi, düzbaskı

OFTALMOLOJİ : Turkish Turkish

gözbilim

OFTALMOSKOP : Turkish Turkish

gözün içini aydınlatıp görmek ve gözü muayene etmek için kullanılan ayna

OĞAN : Turkish Turkish

tanrı

ÖĞE : Turkish Turkish

irleşik bir şeyi oluşturan yalınç şeylerden her biri, °unsur, °eleman

ÖĞE : Turkish Turkish

ir sınıfın ya da bir topluluğun bireylerinden her biri

ÖĞE : Turkish Turkish

ir tümceyi oluşturan özne, yüklem, tümleç gibi birimlerden her biri