Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
ÖLDÜRMEK : Turkish Turkish

(bitki için) solup kurumasına neden olmak

ÖLDÜRMEK : Turkish Turkish

(kimi şeylerin) diriliğini, tazeliğini ya da sertliğini gidermek

ÖLDÜRMEK : Turkish Turkish

çok üzmek ya da aşırı yormak

ÖLDÜRMEK : Turkish Turkish

(zaman anlatan sözcüklerle) boşuna geçirmek

ÖLDÜRMEK : Turkish Turkish

ölmesine yol açmak

ÖLDÜRMEK : Turkish Turkish

sağlığını bozmak, rahatsızlık vermek: bu hava bizi öldürüyör

ÖLDÜRMEK : Turkish Turkish

yok olmasına, ortadan kalkmasına, azalmasına yol açmak

ÖLDÜRTME : Turkish Turkish

öldürtmek eylemi

ÖLDÜRTMEK : Turkish Turkish

öldürmek eylemini yaptırmak

ÖLDÜRÜCÜ : Turkish Turkish

öldüren, ölüme neden olan, ölüme yol açan

ÖLDÜRÜCÜ : Turkish Turkish

ayıltıcı, bunaltıcı, sıkıcı, yorucu

ÖLDÜRÜCÜLÜK : Turkish Turkish

öldürücü olma durumu, öldürücü olanın niteliği

ÖLDÜRÜLME : Turkish Turkish

öldürülmek eylemi

ÖLDÜRÜLMEK : Turkish Turkish

öldürmek eylemine konu olmak

ÖLDÜRÜLÜŞ : Turkish Turkish

öldürüş

ÖLDÜRÜŞ : Turkish Turkish

öldürmek eylemi ya da biçimi

OLE : Turkish Turkish

yüreklendirmeye yarayan ıspanyolca sözcük, yaşa

OLEFİN : Turkish Turkish

etilen gibi yapısına başka bir öğe ya da kök sokulabilen, karbonlu hidrojenlerin genel adı

OLEİK : Turkish Turkish

yağlarda gliserin ile birlikte bulunan, rengi, kokusu, tadı olmayan, 4 °c'de billur durumunda katılaşan sıvı bir madde olan oleik asit teriminde geçer

OLEİN : Turkish Turkish

sıvı yağlarda ve margarinlerde bulunan oleik asidin bir esteri

ÖLESİYE : Turkish Turkish

ölecek kadar

ÖLET, -Tİ : Turkish Turkish

öldürücü sayrılık salgını, kıran

ÖLEYAZMAK : Turkish Turkish

ölecek duruma gelmek

OLGU : Turkish Turkish

irtakım olayların dayandığı neden ya da bu nedenlerin yol açtığı sonuç, °vakıa

OLGU : Turkish Turkish

düşünülmüş olanın karşıtı, olmuş olan, gerçek olan, gerçekleşmiş olan, °vakıa