Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
PREKAMBRİYEN : Turkish Turkish

kambriyen öncesi

PRELÜD : Turkish Turkish

ses ya da çalgı ile ilgili bir kompozisyona girişi sağlayan yazılı ya da doğaçtan olan müzik parçası

PREMATÜRE : Turkish Turkish

vaktinden önce, erken doğmuş (bebek)

PRENS : Turkish Turkish

hükümdar ailesinden olan erkeklere verilen san

PRENS : Turkish Turkish

ir prensliğin başında bulunan kimse

PRENS : Turkish Turkish

kimi ülkelerde en yüksek soyluluk sanı

PRENSES : Turkish Turkish

hükümdar ailesinden olan kadın ya da kızlara verilen san

PRENSES : Turkish Turkish

hükümdar karısı

PRENSESLİK : Turkish Turkish

prenses olma durumu ya da prensesin görevi

PRENSİP : Turkish Turkish

ılke, °umde

PRENSLİK : Turkish Turkish

prens olma durumu ya da prensin görevi

PRENSLİK : Turkish Turkish

ir prensin yönetiminde olan ülke

PRES : Turkish Turkish

ışleme, onarma, düzeltme gibi işlemlerin uygulanması için bir nesneyi, iki ağırlık arasında mekanik olarak sıkıştırmaya yarayan aygıt, °mengene

PRES : Turkish Turkish

üzüm, elma zeytin gibi meyve ya da sebzeleri sıkarak suyunu, yağını çıkarmakta kullanılan aygıt ya da araç, °cendere

PRESBİT, -Tİ : Turkish Turkish

ihtiyar ) presbitliğe uğramış (göz ya da kimse)

PRESBİTERİYENLİK : Turkish Turkish

protestan mezhebinin demokratik kurallara göre örgütlenmiş bir kolu

PRESBİTLİK : Turkish Turkish

gözde uyum gücünün azalması yüzünden, yakındaki nesneleri net görememe durumu

PRESÇİ : Turkish Turkish

pres kullanan (kimse)

PRESE : Turkish Turkish

sıkıştırılmış, sıkılmış olan

PRESESYON : Turkish Turkish

devinme olayı

PRESLEME : Turkish Turkish

presle sıkıştırma

PRESLEME : Turkish Turkish

kumaşları basınç altında tutarak yapılan işlem

PRESLEMEK : Turkish Turkish

presle sıkıştırmak

PRESLENME : Turkish Turkish

preslenmek eylemi

PRESLENMEK : Turkish Turkish

preslemek eylemi yapılmak