English Turkish
DEPRIVATION OF RIGHTS : English Turkish
haklar mahrumiyeti, hak mahrumiyeti, yasal ayrıcalıklardan mahrum etme
DEPRIVE : English Turkish
v. mahrum etmek, yoksun bırakmak; görevden almak; rütbesini indirmek (kilise)
DEPRIVE SMB. OF SMTH : English Turkish
v. elinden almak
DEPRIVED : English Turkish
adj. mahrum
DEPRIVED CHILD : English Turkish
n. sevgiden yoksun çocuk
DEPRIVED CHILDHOOD : English Turkish
zor çocukluk, yoksunluk içinde çocukluk, zorluk ve ihtiyaç içinde geçen çocukluk
DEPRIVED HIM OF : English Turkish
onu
nden mahrum bıraktı, onun
sı hakkını reddetti,
yı yapmaktan onu alıkoydu
DEPRIVED OF : English Turkish
-den mahrum,
dan yoksun
DEPRIVED PERSONS : English Turkish
n. sosyal haklardan mahrum kişiler
DEPRIVED YOUTH : English Turkish
mahrum gençlik, yoksun gençlik, dezavantajlı gençlik, ihmal edilmiş gençlik
DEPRIVER : English Turkish
n. mahrum eden kimse veya şey, yoksun bırakan kimse veya şey
DEPRIVING : English Turkish
adj. mahrum etme, yoksun bırakma, elinden alma; alıkoyma, kısıtlama; ayrımcılık yapma, ayırma
DEPRIVING CONDITION : English Turkish
ayrımcı durum, mahrum eden durum, standart bir kontratın taraflardan birine karşı ayrımcılık uygulaması durumu
DEPROGRAM : English Turkish
v. kötü bir etkiden kurtulmak, kötü bir alışkanlığı bırakmak; yeniden eğitmek, yeni bir eğitim vermek
DEPROGRAMMER : English Turkish
n. kötü bir etkiden kurtulan kimse, kötü bir alışkanlığı bırakan; yeniden eğiten, yeni bir eğitim veren
DEPROGRAMMING : English Turkish
n. kötü bir etkiden kurtulma, kötü bir alışkanlığı bırakma; yeniden eğitme, yeni bir eğitim verme
DEPT. : English Turkish
n. "department (bölüm)", bölüm, idare, daire, departman, resmî büro; bölge; alan, çevre
DEPTH : English Turkish
n. derinlik, en derin nokta, dip; ahlâk azlığı; yoğunluk; bilinçaltı
DEPTH BOMB : English Turkish
sualtı bombası
DEPTH CHARGE : English Turkish
sualtı bombası
DEPTH GAUGE : English Turkish
derinlik ölçer, derinlik göstergesi, derinliği ölçen alet
DEPTH INTOXICATION : English Turkish
derinlik sarhoşluğu, vurgun, çok derinlere hızlıca dalan dalgıçları etkileyen durum
DEPTH OF ONE'S FEELINGS : English Turkish
ir kimsenin duygularının derinliği, bir kimsenin hislerinin derinliği ve içtenliği
DEPTHLESS : English Turkish
adj. derinliksiz, derinliği olmayan, sığ; ölçülemez derinlikte
DEPTHS OF THE OCEAN : English Turkish
okyanusun derinlikleri, okyanusun en derin bölümleri
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani