Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
DETECTIVE SERIES : English Turkish

dedektif dizisi, hafiyelik dizisi, suç çözmeye odaklı televizyon dizisi, polisiye dizi

DETECTIVE STORY : English Turkish

polisiye hikâye, polisiye roman

DETECTOPHONE : English Turkish

n. dinleme aygıtı

DETECTOR : English Turkish

n. detektör; bulucu, akım yönlendirici

DETENT : English Turkish

n. tetik, kontrol mekanizması

DETENTE : English Turkish

n. ülkeler arasında huzur, uluslararası ilişkilerde rahatlama

DETENTE : English Turkish

n. yatışma, yumuşama, gerginliği azalma, ara verme, ateşkes

DETENTE POLICY : English Turkish

yumuşama politikası, uluslararası ilişkilerin yenilenmesi öncesindeki aşama, uluslararası ilişkilerdeki gerilimde azalma

DETENTION : English Turkish

n. alıkoyma; gözaltına alma, tutuklama; evci çıkarmama cezası; engellenme; gecikme

DETENTION BARRACKS : English Turkish

n. askeri hapishane

DETENTION CAMP : English Turkish

gözaltı kampı, toplama kampı, alıkoyma kampı, tutukluların alıkonulduğu yer

DETENTION CELL : English Turkish

gözaltı hücresi, nezaret hücresi, hapis hücresi, mahkûm veya tutukluların alıkonuldukları küçük oda

DETENTION CENTER : English Turkish

n. ıslahevi

DETENTION COLONY : English Turkish

n. sürgün yeri

DETENTION HOME : English Turkish

n. ıslahevi

DETENTION HOUSE : English Turkish

gözaltı evi, tutukevi, tevkif evi, suçluların tutuldukları yer (özellikle yaşı genç suçlular)

DETENTION ON REMAND : English Turkish

gözaltı veya tutukluluk süresinin uzatılması

DETENTION WITHOUT ARREST : English Turkish

tutuklamasız gözaltında tutma, tutuksuz gözaltında tutma, bir kimseyi resmî tutuklama olmadan nezarethanede tutma

DETENU : English Turkish

n. (Fransızca) tutuklu, gözaltında bulunan

DETER : English Turkish

v. gözünü korkutup vazgeçirmek; yıldırmak, caydırmak

DETERGE : English Turkish

v. temizlemek, silmek, yıkamak

DETERGENT : English Turkish

n. deterjan, temizlik maddesi

DETERGENT : English Turkish

adj. temizleyici

DETERIORATE : English Turkish

v. kötüleşmek, bozulmak, bozmak; fenalaşmak; gerilemek

DETERIORATED RAPIDLY : English Turkish

hızlıca kötüleşti, çabucak bozuldu