Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
HOLDING ONE'S HEAD HIGH : English Turkish

aşını dik tutma, boyun eğmeme, dimdik durma

HOLDING PATTERN : English Turkish

n. rota

HOLDING TIGHT : English Turkish

n. sıkı tutma

HOLDINGS : English Turkish

n. mevcutlar, varlıklar, bir kütüphanedeki tüm kitap stoku ile tüm yazılı ve yazılı olmayan malzeme, kütüphane koleksiyonu

HOLDOUT : English Turkish

n. reddetme, bir şey yapmayı reddetme; anlaşmayı erteleyen, anlaşmayı imzalamayı reddeden kimse, daha iyi şartlar elde etmeyi ümit ederek bir anlaşmanın imzalanmasını erteleyen kimse; işbirliği yapmayı reddeden kimse, işi kolaylaştırmayı reddeden kimse

HOLDOVER : English Turkish

n. erteleme, süresi uzatılmış şey, sözleşme süresi uzatılmış kimse

HOLDOVER OF PAY : English Turkish

ödeme ertelemesi, ödemelerin ertelenmesi, aylıkların ödenmesinin ertelenmesi

HOLDS ADVANCED OPINIONS : English Turkish

ileri görüşlere sahip, zamanının ilerisinde, ilerlemeci fikirleri var, ileri görüşlü

HOLDS MODERATE OPINIONS : English Turkish

ılımlı görüşleri var, orta karar görüşleri var, görüşleri aşırı değil

HOLDS THE TRUMP CARD : English Turkish

koz kartı elinde tutuyor, elinde avantajlı kart var, kazanan kartı elinde tutuyor; durumu kontrol ediyor, durum kontrolü altında

HOLDUP : English Turkish

n. silahlı soygun, silahla soygun, bir kimseyi zorla durdurma ve soyma; engel, gecikme

HOLE : English Turkish

n. delik, çukur, oyuk, boşluk, derin yer, in, kovuk, hücre, kodes, zor durum

HOLE : English Turkish

v. delmek, delik açmak, kazmak, deliğe sokmak, deliğe girmek, yuvasına girmek, kapanmak, köşesine çekilmek

HOLE AND CORNER : English Turkish

adj. gizli, el altından, sinsi

HOLE AND CORNER TRANSACTIONS : English Turkish

n. gizli işlemeler, el altından işlemler, gizli kapalı işlemler

HOLE IN THE BUDGET : English Turkish

ütçe açığı (muhtemelen kayıp bir para miktarı yüzünden)

HOLE IN THE OZONE LAYER : English Turkish

ozon tabakasındaki delik, ozon tabakasında atmosferdeki kanserli radyasyon miktarını arttıran açıklık

HOLE IN THE WALL : English Turkish

duvardaki delik, duvar deliği; olağan dışı yer, acayip yer, küçük ve nispeten bilinmeyen yer

HOLE OUT : English Turkish

n. deliğe sokmak

HOLE UP : English Turkish

deliğe girmek, yuvasına girmek, kapanmak, köşesine çekilmek

HOLEPROOF : English Turkish

adj. delinmez, dayanıklı, sağlam, gürbüz

HOLER : English Turkish

n. delikçi, delik açıcı, delik açan

HOLEY : English Turkish

adj. delikli, delinmiş, deliklerle dolu

HOLIDAY : English Turkish

n. tatil, bayram, izin, yortu, dini bayram

HOLIDAY : English Turkish

adj. bayramlık, bayram, tatil