Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
IMMERSED : English Turkish

adj. dalmış, batmış, bulaşmış

IMMERSED IN PROBLEMS : English Turkish

sorunlara dalmış, problemlerle dolu, her tarafı sorun

IMMERSED IN THOUGHT : English Turkish

düşünceye dalmış

IMMERSED IN THOUGHTS : English Turkish

düşüncelere dalmış, fikirlere dalmış

IMMERSION : English Turkish

n. batırma, daldırma, dalma, tutulma

IMMERSION HEATER : English Turkish

(Britanya) su ısıtıcısı, daldırma tipi su ısıtıcısı, ısıtılacak suya daldırılacak şekilde tasarlanmış su ısıtıcısı

IMMIGRANT : English Turkish

n. göçmen, muhacir, göçebe

IMMIGRANT ABSORPTION : English Turkish

göçmen çekme, göçmen emme, yeni göçmenlerin özümsenmesi ve barındırılması

IMMIGRANT MUSICIAN : English Turkish

göçmen müzisyen, yeni göç etmiş müzisyen

IMMIGRANTS' COLONY : English Turkish

göçmen kolonisi, yeni göçmenlerin yaşadıkları toplum

IMMIGRANTS' HOME : English Turkish

Göçmen evleri, yeni gelen göçmenler için yapılan geçici konaklama yerleri (İsrail)

IMMIGRATE : English Turkish

v. göç etmek, göçmek, göçmen olarak getirmek, göçmen almak

IMMIGRATION : English Turkish

n. göç, göçmenlik, göç etme

IMMIGRATION AND NATURALIZATION SERVICE : English Turkish

n. Göçmenlik ve vatandaşlık Bürosu, yabancıların Amerika Birleşik Devletleri'ne kabul edilmesiyle ilgili kanunların uygulanmasından sorumlu olan ABD Adalet Bakanlığı dairesi, INS

IMMIGRATION CLERK : English Turkish

göçmen memuru, göçmenlik bürosu memuru, görevi göçmenlerle ilgili evrak işlerine bakmak olan resmî görevli

IMMIGRATION LAWS : English Turkish

göçmenlik kanunları, göçmenlik sürecini düzenleyen yasalar

IMMIGRATION OFFICE : English Turkish

n. göçmenlik bürosu

IMMIGRATION QUOTA : English Turkish

göçmen kotası, belirli bir zaman diliminde göç edilmesine izin verilen insan sayısı

IMMINENCE : English Turkish

n. yakınlık, yaklaşan tehlike

IMMINENT : English Turkish

adj. yakın, eli kulağında

IMMINENT BREAKTHROUGH : English Turkish

eli kulağında atılım, her an olması beklenen yenilik

IMMINENTLY : English Turkish

adv. eli kulağında bir şekilde, çok yakında, çok yakın gelecekte

IMMISCIBILITY : English Turkish

n. karşımazlık, birbirine karışmama durumu

IMMISCIBLE : English Turkish

adj. karıştırılamaz

IMMISCIBLY : English Turkish

adv. karışmaz bir şekilde, birbirine karışmaz bir şekilde