Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
IMPECUNIOUSNESS : English Turkish

n. yoksulluk, parasızlık

IMPEDANCE : English Turkish

n. empedans, iç direnç, alternatif akım direnci

IMPEDE : English Turkish

v. geciktirmek, engellemek, sekte vurmak, sürüncemede bırakmak

IMPEDER : English Turkish

n. alıkoyan, engelleyen veya köstek olan kimse veya şey, geciktiren kimse veya şey

IMPEDICUS : English Turkish

n. orta parmak (her eldeki en uzun parmak)

IMPEDIENT : English Turkish

adj. engelleyici, engelleyen, geciktirici, geciktiren, köstekleyici, köstekleyen, önleyici, önleyen

IMPEDIMENT : English Turkish

n. engel, geciktirme, mani, kekemelik, pelteklik, ayak bağı

IMPEDIMENTA : English Turkish

n. yük, levazım

IMPEDIMENTAL : English Turkish

adj. engelden oluşan, engel içeren, köstekleme görevi olan

IMPEL : English Turkish

v. itmek, harekete geçirmek, yöneltmek, zorlamak

IMPELLENT : English Turkish

n. zorlama, tahrik, itme

IMPELLENT : English Turkish

adj. harekete geçiren, mecbur eden, zorlayan

IMPELLER : English Turkish

n. sevk pervanesi, kompresör çarkı

IMPELLOR : English Turkish

n. çark, pervane, rotor, sevk edici pervane (Mühendislik); sevk eden kimse veya şey, devindiren kimse veya şey

IMPEND : English Turkish

v. sarkmak, asılı olmak, yakın olmak, tehdit oluşturmak

IMPENDENCE : English Turkish

n. yakınlık, yakın olma ve yakında gerçekleşme durumu; yakın olan, yaklaşan

IMPENDENT : English Turkish

adj. yaklaşan; yakın, her an gerçekleşecek olan; yaklaşan, göze görünen, tehdidi altında bulunduran

IMPENDING : English Turkish

adj. olmak üzere, eli kulağında

IMPENDING DISASTER : English Turkish

yaklaşan hastalık, yakalanılmak üzere olan hastalık, tehdit eden hastalık

IMPENETRABILITY : English Turkish

n. girilemezlik, delinememe, anlaşılamama

IMPENETRABLE : English Turkish

adj. girilemez, akıl ermez, anlaşılmaz, kapalı

IMPENETRABLE DARKNESS : English Turkish

koyu karanlık, zifiri karanlık, tamamen karanlık

IMPENETRABLENESS : English Turkish

n. içine işlemez veya girilemez durumda olma; dış fikirlerden veya etkilerden etkilenmeme durumu; anlaşılmazlık, esrarengizlik

IMPENETRABLY : English Turkish

adv. geçilemez bir şekilde, işlemez bir şekilde, içine işlemez bir şekilde, nüfuz edilemez bir şekilde

IMPENETRATE : English Turkish

v. içine işlemek, nüfuz etmek, delip geçmek