Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
IMPACT : English Turkish

v. sıkıştırmak, pekiştirmek

IMPACT FUSE : English Turkish

darbe etkili fünye, güçlü bir etki yaratarak aktifleşen patlayıcı

IMPACT ON THE AGENDA : English Turkish

gündem üzerindeki etki, güncel öncelikler üzerindeki etki

IMPACT STRENGTH : English Turkish

etki kuvveti, darbe gücü, bir objenin diğerine çarpma kuvveti

IMPACTED : English Turkish

adj. gömülü, gömülmüş, içine sağlam bir şekilde sıkıştırılmış; iyice sıkıştırılmış; aşırı kalabalık, hıncahınç; tamamen çıkması olanaklı olmayan diş ile ilgili (Dişçilik)

IMPACTED TOOTH : English Turkish

n. gömülmüş diş, (Dişçilik) diş çukurunun içine gömülü diş

IMPACTION : English Turkish

n. gömülü olma durumu, gömülmüş olma, içine sağlam bir şekilde sıkıştırılmış olma durumu; iyice sıkıştırılmış olma durumu; aşırı kalabalık durumu, hıncahınç olma durumu; bir dişin tamamen çıkarılması olanaklı olmama durumu (Dişçilik)

IMPAIR : English Turkish

v. bozmak, zarar vermek, zayıflatmak, azaltmak

IMPAIR RELATIONS : English Turkish

ilişkileri zedelemek, ilişkilere zarar vermek, ilişkileri bozmak

IMPAIRED : English Turkish

adj. bozulmuş, etkilenmiş, hasarlanmış, zarar görmüş, zayıflamış, zayıflatılmış

IMPAIRED GLUCOSE TOLERANCE : English Turkish

ozulmuş glukoz toleransı, latent diyabet, gizli şeker hastalığı, gelişmemiş şeker hastalığı, kan şekeri düzeyinin anormal şekilde yüksek olması ancak şeker hastalığı olarak adlandırılacak kadar yüksek olmamasıyla oluşan durum, IGT (Tıp)

IMPAIRED JUDGEMENT : English Turkish

yargı bozukluğu, bir şekilde zarar görmüş kararlar alabilme

IMPAIRMENT : English Turkish

n. bozulma, azalma, bozma, zayıflatma

IMPALA : English Turkish

n. impala, antilop

IMPALE : English Turkish

v. kazığa oturtmak, kazık sokmak

IMPALED : English Turkish

adj. kazığa oturtulmuş, kazıklanmış; iğnelenmiş, keskin veya sivri bir obje ile bir yere sabitlenmiş, bir yere çakılmış; keskin bir obje ile delinmiş, bıçaklanmış, bıçak sokulmuş; çaresiz bırakılmış, bir kelime veya bakış ile hareketsiz kılınmış

IMPALEMENT : English Turkish

n. kazığa oturtma, kazığa oturtulma

IMPALER : English Turkish

n. keskin veya sivri bir şeyle sabitleyen kimse veya şey; delen veya oyan kimse

IMPALPABILITY : English Turkish

n. soyutluk; algılanamazlık, algılanamama durumu; hissedilemez, hissedilememe durumu

IMPALPABLE : English Turkish

adj. ele gelmez, elle tutulamaz, kavraması zor

IMPALPABLY : English Turkish

adv. soyut bir şekilde; algılanamaz bir şekilde; hissedilemez bir şekilde

IMPANEL : English Turkish

v. jüri olarak yazmak

IMPARITY : English Turkish

n. eşitsizlik, oransızlık

IMPARK : English Turkish

v. park haline koymak, parka kapatmak

IMPARL : English Turkish

v. tartışmaya girmek, münakaşaya tutuşmak, mahkeme dışında dostane bir sonuca erişmek üzere karşı tarafla tartışmaya girmek (Hukuk)