Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
IN BITS : English Turkish

adj. bölük pörçük

IN BLACK AND WHITE : English Turkish

yazılı olarak, yazıyla

IN BLANK : English Turkish

adv. boş olarak, açık

IN BLOSSOM : English Turkish

çiçek açmış, çiçeklenmiş

IN BOLD OUTLINE : English Turkish

adv. kaba hatlarıyla, kabaca

IN BORROWED PLUMES : English Turkish

(giyme veya kullanma) başkalarının giysileri içinde, başkasının giysilerini giyinmiş, başka birinin giyeceklerini giymiş

IN BRACKETS : English Turkish

parantez içinde, parantez içine alınmış, parantez içinde yazılmış

IN BRIEF : English Turkish

özet olarak, kısacası, uzun sözün kısası

IN BROAD DAYLIGHT : English Turkish

güpegündüz, gün ışığında, herkesin içinde, açık açık, halkın önünde

IN BUD : English Turkish

açmak üzere olan, çiçeklenmek üzere

IN BULK : English Turkish

toptan, ambalajsız, dökme

IN CAHOOTS : English Turkish

ortaklaşa

IN CAMERA : English Turkish

adv. gizli celsede

IN CAPTIVITY : English Turkish

tutuklu, tutsak, içeride, hapiste, tutsak (hayvan mahkûm vs)

IN CAREER SERVICE : English Turkish

normal askerlik hizmetinin ötesinde orduya hizmet borçlu olma

IN CAREY STREET : English Turkish

atak, iflas

IN CASE : English Turkish

olur da, eğer,
dığı takdirde, olursa,
ması halinde

IN CASE OF : English Turkish

olması halinde, olduğu takdirde, durumunda, halinde

IN CASE OF EMERGENCY : English Turkish

acil bir durumda, icabında

IN CASE THE NEED ARISES : English Turkish

ihtiyaç olması halinde, gerek duyulursa, gerekli olursa, ihtiyaç duyulduğunda

IN CASH : English Turkish

nakit olarak, likit halinde, hazır para olarak

IN CEREMENTS : English Turkish

kefen içinde, kefenli, defin giysisi içinde, gömülme giyeceği içinde

IN CHAINS : English Turkish

zincirler içinde, zincirlere bağlı bir halde, zincirlerle sınırlanmış bir halde; hapsedilmiş bir halde, tutuklu, tutsak

IN CHAMBERS : English Turkish

hakimin özel odasında

IN CHANCERY : English Turkish

yargıtayda görülmekte olan dava, müşkül durumda