Multilingual Turkish Dictionary English Turkish

IN DANGER OF ONE'S LIFE : English Turkish

ölüm tehlikesi içinde

IN DAYLIGHT : English Turkish

n. gündüz gözüyle, gün ışığında

IN DAYS OF YORE : English Turkish

adv. eskiden, bir zamanlar, vaktiyle

IN DAYS TO COME : English Turkish

gelecek günlerde, gelen günlerde, yakında, gelecekte

IN DEBT : English Turkish

orçlu, borcu olan, para borcu olan

IN DECEMBER : English Turkish

adv. aralıkta

IN DEEP MOURNING : English Turkish

üyük üzüntü içinde, büyük yas içinde, büyük matem içinde (bir kimsenin ölümünden dolayı)

IN DEEP SHIT : English Turkish

(Argo) ciddi bir sorun içinde, başı ciddi dertte (örneğin: "He is in deep shit {Onun başı büyük dertte}")

IN DEEP WATER : English Turkish

zor durumda, güç durumda

IN DEEP WATERS : English Turkish

derin sularda, darda, zorda, büyük sorun içinde, büyük problem içinde

IN DEFERENCE TO : English Turkish

-ya saygıdan dolayı,
ye saygı duyarak,
ya hürmetten dolayı,
ya riayet ederek

IN DEFIANCE OF : English Turkish

göze alarak, hiçe sayarak, nispet için

IN DEMAND : English Turkish

ağbette, aranılan

IN DEPENDANCE : English Turkish

adj. karara bağlanmamış, askıda

IN DEPTH : English Turkish

tam olarak, baştan başa

IN DEPTH INTERVIEW : English Turkish

derinlemesine mülakat, detaylıca görüşme

IN DESHABILLE : English Turkish

adv. sabahlıkla

IN DESPITE OF : English Turkish

ağmen

IN DETAIL : English Turkish

ayrıntılı olarak, uzun uzadıya

IN DIFFICULTY : English Turkish

zorda, zor zamanlar geçiren, darda, problemler zamanında, problemler döneminde, zorluklar içinde

IN DIRE STRAITS : English Turkish

adv. müthiş sıkıntıda

IN DIRECT SUPPORT : English Turkish

doğrudan destekle, yardım sağlanan bir üsse belirli bir süre belirli miktarda mühimmat sağlayıp destek vererek

IN DISARRAY : English Turkish

karmaşık, karışık, karman çorman, düzensiz, belli bir düzeni olmayan

IN DISGRACE : English Turkish

gözden düşmüş, onursuz görülen, kirlenmiş görülen

IN DISGUISE : English Turkish

maskeli, tebdili kıyafetle