Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
IN FINE FEATHER : English Turkish

formunda, iyi huylu

IN FINE FETTLE : English Turkish

keyfi yerinde, formunda

IN FIRST PLACE : English Turkish

adv. ilk etapta, ilk olarak, en önce, zaten, aslında

IN FITS AND STARTS : English Turkish

keyfine göre, istediği gibi, nasıl isterse; aralıklı bir şekilde, kesintili bir şekilde, dura kalka, düşe kalka

IN FLAGRANTE : English Turkish

eylem halinde, iş üstünde, bir suç işlenirken, bir suçun işlendiği anda, suçüstü

IN FLAGRANTE DELICTO : English Turkish

eylem halinde, iş üstünde, bir suç işlenirken, bir suçun işlendiği anda, suçüstü

IN FLAMES : English Turkish

yanan, alevler içinde, ateş içinde

IN FLESH : English Turkish

adj. şişman, semiz, etine dolgun

IN FLUX : English Turkish

adv. değişip duran, değişim halinde

IN FOAL : English Turkish

gebe (kısrak)

IN FOCUS : English Turkish

odağı ayarlı, odakta

IN FOR A PENNY IN FOR A PENNY : English Turkish

attı balık yan gider, öyle de battık böyle de

IN FOR A PENNY IN FOR A POUND : English Turkish

kaybedecek bir şey yok, battı balık yan gider; bitiremeyeceğin bir işe başlama

IN FOR IT : English Turkish

yakında sorun yaşayacak, çok yakında problem içinde olacak

IN FORCE : English Turkish

yürürlükte, geçerli

IN FORTUNE'S LAP : English Turkish

para içinde, bolluk içinde

IN FRIENDSHIP : English Turkish

arkadaşça, dostça, arkadaşça bir ilişkiyle

IN FRONT : English Turkish

önde, başta, kafada; önce, önceden

IN FRONT OF : English Turkish

önünde, karşısında

IN FRONT OF THE CAMERAS : English Turkish

kameralar önünde, spot ışıklarının altında

IN FULL : English Turkish

tam olarak, eksiksiz

IN FULL AGREEMENT : English Turkish

tamamen katılarak, sonuna kadar katılarak, tek fikirle

IN FULL CAREER : English Turkish

tüm hızıyla, son süratte

IN FULL CRY : English Turkish

-nın peşinde,
nın ardından koşarken,
yı kovalarken

IN FULL FEATHER : English Turkish

tüyleri çıkmış, keyfi yerinde