English Turkish
INDIRECT TAXATION : English Turkish
dolaylı vergileme, vergini ödeyen kimseden doğrudan toplanmadığı vergileme metodu
INDIRECT WAY : English Turkish
dolaylı yol, dolambaçlı yol, doğrudan olmayan yol, dolaşan yol; dolaylı davranış, etrafından dolanan davranış biçimi; kaçamaklı davranış, başından savmacı davranış
INDIRECTION : English Turkish
n. dolaylı yol, üçkâğıtçılık, dolaylı söz, doğru olmayan davranış
INDIRECTLY : English Turkish
adv. dolaylı olarak, dolambaçlı biçimde, endirekt olarak
INDIRECTNESS : English Turkish
n. dolaylılık
INDISCERNIBLE : English Turkish
adj. ayırt edilemez, farkedilemez
INDISCIPLINE : English Turkish
n. disiplinsizlik, itaatsizlik
INDISCOVERABLE : English Turkish
adj. ortaya çıkarılamaz, keşfedilemez, farkına varılamaz
INDISCREET : English Turkish
adj. boşboğaz, geveze, ağzında bakla ıslanmaz, patavatsız, düşüncesiz, yersiz, gereksiz
INDISCREETLY : English Turkish
adv. boşboğaz olarak
INDISCREETNESS : English Turkish
n. dikkatsizlik, özensizlik, ihtimamsızlık, tedbirsizlik; basiretsizlik, sağgörüsüzlük; densizlik, düşüncesizlik, patavatsızlık
INDISCRETE : English Turkish
adj. bölünmemiş, homojen
INDISCRETION : English Turkish
n. boşboğazlık, gevezelik, patavatsızlık, düşüncesizlik, yersiz davranış
INDISCRIMINATE : English Turkish
adj. fark gözetmeyen, ayrım yapmayan, ayırt edemeyen, gelişigüzel, rasgele
INDISCRIMINATELY : English Turkish
adv. ayrımcılık yapmadan, ayrım gözetmeden, ayırt etmeden, ayrıma tabi tutmadan; rastgele, tesadüfi, tesadüfen
INDISCRIMINATENESS : English Turkish
n. ayrımcılık uygulanmama durumu, ayırt edilmemişlik, ayrımcılık yapılmamışlık; rastlantısal, tesadüfi, tesadüfen olma durumu
INDISCRIMINATING : English Turkish
adj. farkı fark edemeyen, ayırt etmeyen
INDISCRIMINATION : English Turkish
n. ayırt edememe, ayıramama, gelişigüzellik, karışıklık
INDISPENSABILITY : English Turkish
n. zorunluluk, mecburiyet, kaçınılmazlık
INDISPENSABLE : English Turkish
adj. zorunlu, mecburi, kaçınılmaz, zaruri, gerekli, öncelikli
INDISPENSABLE ENTERPRISE : English Turkish
vazgeçilmez tesis, gerekli tesis, ürünü kesinlikle gerekli olarak sınıflandırılmış ve bu yüzden üretimi durdurulamayan fabrika
INDISPENSABLE PART : English Turkish
vazgeçilmez parça, gerekli parça, kesinlikle lazım olan parça
INDISPENSABLENESS : English Turkish
n. vazgeçilmezlik, gereklilik, hayatilik, olmazsa olmazlık
INDISPENSABLY : English Turkish
adv. vazgeçilmez bir şekilde, gerekli bir şekilde, hayati bir şekilde, olmazsa olmaz bir şekilde
INDISPOSE : English Turkish
v. elverişsizleştirmek, bozmak, hasta etmek, keyfini kaçırmak, soğutmak, hevesini kırmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani