English Turkish
INTROSPECT : English Turkish
v. içgözlem yapmak, kendi duygularını ölçmek
INTROSPECTION : English Turkish
n. içgözlem
INTROSPECTIVE : English Turkish
adj. içgözlem ile ilgili
INTROSPECTIVELY : English Turkish
adv. introspektif olarak, iç gözlemsel olarak, kendi kendini inceleme ile
INTROSPECTIVENESS : English Turkish
n. introspektif olma niteliği, iç gözlemsel olma niteliği, birinin kendi duygularını ve düşüncelerini inceleme eğilimi, kendi içsel özünü gözlemleme
INTROSUSCEPTION : English Turkish
n. emilim, içine çekme, emilme; yeni maddeyi eskiler arasına yerleştirme (Botanik); bir parçanın başka bir parça içine kayması (Tıp); yabancı maddeyi içine alma (Fizyoloji)
INTROVERSION : English Turkish
n. içeriye dönme, içe dönüklük, içine kapanıklık
INTROVERSIVE : English Turkish
adj. içe kapanık, içe dönük; iç düşüncelere ve duygulara odaklanma eğilimi olan (Psikoloji)
INTROVERSIVELY : English Turkish
adv. içe kapanık olarak, içe dönük bir şekilde, ben merkezli bir şekilde
INTROVERT : English Turkish
n. içe dönük kimse, içine kapanık kimse
INTROVERT : English Turkish
v. kendine çevirmek, kendi içine çevirmek
INTROVERTED : English Turkish
adj. içe kapanık, içe dönük, içe doğru eğilen; kendi duygu ve düşüncelerine odaklanma eğilimi olan (Psikoloji)
INTRUDE : English Turkish
v. zorla sokmak, zorla sokulmak, izinsiz girmek, tecâvüz etmek, davetsiz gelmek
INTRUDER : English Turkish
n. zorla giren şey, davetsiz misafir
INTRUDINGLY : English Turkish
adv. zorla girerek, izinsiz girerek, istilacı bir şekilde
INTRUSION : English Turkish
n. zorla girme, davetsiz gelme, izinsiz girme, tecâvüz, ihlal
INTRUSION-TRACKING DIRT ROAD : English Turkish
izinsiz geçilen toprak yol, güvenlik çitine paralel olan yol
INTRUSIVE : English Turkish
adj. zorla giren, davetsiz, izinsiz giren, araya giren, sırnaşık
INTRUSIVELY : English Turkish
adv. zorla girerek, izinsiz girerek, istilacı bir şekilde, karışarak
INTRUSIVENESS : English Turkish
n. zorla girme, karışma, izinsiz girme, haddini aşma eğilimi, davetsiz girme eğilimi
INTRUST : English Turkish
v. tevdi etmek, saklanması için vermek; birine belli bir sorumluluk veya görev için güvenmek (ayrıca entrust)
INTRUSTED : English Turkish
adj. tevdi edilmiş, sorumluluk ile emanet edilmiş; korunması için verilmiş
INTUBATE : English Turkish
v. (Tıp) bir organın içine boru yerleştirmek; bir organın içine boru sokarak tedavi etmek
INTUBATED : English Turkish
adj. içine borular yerleştirilmiş olan, borulara bağlı olan (Tıp)
INTUBATION : English Turkish
n. (Tıp) intübasyon, bir organın içine boru yerleştirme; bir organın içine boru sokarak tedavi etme
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani