Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
PLATYRHINE : English Turkish

n. yassı burunlu maymun

PLAUDIT : English Turkish

n. alkış

PLAUDITS : English Turkish

n. alkış

PLAUSIBILITY : English Turkish

n. akla yakınlık, makul olma, olasılık

PLAUSIBLE : English Turkish

adj. akla yakın, makul, mantıklı, yüze gülücü, olası

PLAUTUS : English Turkish

n. Titus Maccius Plautus (MÖ.
184) Romalı komedi oyun yazarı

PLAY : English Turkish

n. oyun, eğlence, oynama; tiyatro; gösteri, piyes; kumar; hareket

PLAY : English Turkish

v. oynamak, kımıldamak, hareket etmek, oynaşmak; canlandırmak [tiy.], rol almak; çalmak (müzik); numarası yapmak; bahis yapmak; turneye çıkmak; tutmak, tutmak ( ye)

PLAY A DOUBLE GAME : English Turkish

ikili oynamak, çift taraflı oynamak, iki tarafı da idare etmek

PLAY A GOOD GAME : English Turkish

iyi oyun çıkarmak

PLAY A HOSE ON : English Turkish

v. hortum tutmak, hortumla ıslatmak

PLAY A HUNCH : English Turkish

v. önseziyle hareket etmek

PLAY A LONE HAND : English Turkish

tek başına mücadele etmek

PLAY A PART : English Turkish

ol almak

PLAY A PRACTICAL JOKE ON SMB : English Turkish

v. eşek şakası yapmak, el şakası yapmak

PLAY A TRICK : English Turkish

v. oyun etmek, üçkâğıtçılık yapmak, hile yapmak

PLAY A TRICK ON SMB : English Turkish

v. oyun etmek, oyun yapmak, üçkâğıt yapmak

PLAY ACTOR : English Turkish

oyuncu, aktör

PLAY AROUND : English Turkish

oynamak, oyalanmak, vakit geçirmek

PLAY AT : English Turkish

oynamak, yapar gibi görünmek

PLAY AT SKITTLES : English Turkish

v. dokuz kuka oynamak

PLAY AWAY : English Turkish

v. kumarda kaybetmek, kumarda vermek

PLAY BACK : English Turkish

anttan çalmak, kayıttan dinlemek, tekrarlamak

PLAY BALL : English Turkish

katılmak, işbirliği yapmak, beraber çalışmak

PLAY BY EAR : English Turkish

notasız çalmak