English Turkish
PROLOGUE : English Turkish
n. başlangıç, önsöz, giriş bölümü, prolog
PROLOGUIZE : English Turkish
v. giriş yapmak, önsöz olarak söylemek
PROLONG : English Turkish
v. uzatmak, sürdürmek, temdit etmek
PROLONGABLE : English Turkish
adj. uzatılabilir
PROLONGATION : English Turkish
n. uzatma, uzatılma, uzama, temdit
PROLONGED : English Turkish
adj. uzun, uzatılmış, uzatmalı
PROM : English Turkish
programlanabilir sadece okunur bellek, (Bilgisayar) tekrar programlanabilir (yazılabilir) salt okunur bellek
PROM : English Turkish
n. balo [amer.], okul balosu, gezinti, gezinti yeri, plaj gezintisi, ayakta izlenen konser
PROMENADE : English Turkish
n. gezinti, gezi, mesire, gezinti yeri, okul balosu
PROMENADE : English Turkish
v. gezinmek, gezmek, gezdirmek
PROMENADE CONCERT : English Turkish
ayakta izlenen konser
PROMENADE DECK : English Turkish
gezinti güvertesi, üst güverte
PROMETHEAN : English Turkish
adj. (Yunan Mitolojisi) Prometheus'un, Prometheus (cennetten ateşi çalan ve tanrılar tarafından cezalandırılan Titan) ile alakalı
PROMETHEUS : English Turkish
n. Prometheus, insanlığın yararı için gökten ateşi çalan ve bunun için tanrılar tarafından cezalandırılan Titan (Yunan Mitolojisi)
PROMINENCE : English Turkish
n. çıkıntı, tümsek, burun, öne çıkma, ün, şöhret, önem
PROMINENT : English Turkish
adj. çıkık, fırlak, göze çarpan, belirgin, belli, önde gelen, seçkin, ünlü, önemli
PROMISCUITY : English Turkish
n. karışıklık, gelişigüzellik, önüne gelenle yatma, herkesle beraber olma
PROMISCUOUS : English Turkish
adj. karışık, karmakarışık, ayırım gözetmeyen, seçici olmayan, önüne gelenle yatan, herkesle yatan, gelişigüzel, rasgele
PROMISE : English Turkish
n. söz, vâât, umut, umut verici şey
PROMISE : English Turkish
v. söz vermek, vâât etmek, temin etmek, umut vermek, umutlu olmak, benzemek ( ceğe)
PROMISE FAITHFULLY : English Turkish
adv. kati olarak söz vermek
PROMISE ONESELF SMTH : English Turkish
v. umuduna kapılmak, ummak
PROMISED LAND : English Turkish
vâdedilmiş topraklar, filistin, erek, hedef
PROMISEE : English Turkish
n. söz verilen kimse, vââdde bulunulan kimse
PROMISING : English Turkish
adj. umut verici, gelecek vaadeden, geleceği parlak, ümit verici, yetenekli
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani