English Turkish
RUN BUTTER : English Turkish
n. eritilmiş tereyağı
RUN BY : English Turkish
v.
tarafından idare edilen,
tarafından çalıştırılan
RUN COUNTER TO : English Turkish
karşı çıkmak, muhalefet etmek
RUN DMC : English Turkish
American rap music group
RUN DOWN : English Turkish
adj. aşağıya koşmak, dökülmek, akmak, kötüye gitmek, durmak (saat), boşalmak (akü), çarparak batırmak (gemi), çiğnemek, ezmek, kötülemek, küçük düşürmek, üretimi düşürmek, faaliyeti azaltmak
RUN ERRANDS FOR : English Turkish
getir götür işleri yapmak,
için günlük işleri yapmak, çıkıp günlük işlerle ilgilenmek (gıda alışverişi, bankaya gitmek, vb.)
RUN EYES OVER : English Turkish
göz gezdirmek, gözden geçirmek, genel gözden geçirmek, hızlıca göz atmak, hızlıca bakmak
RUN FOR : English Turkish
ir seçimde aday olmak
RUN FOR COVER : English Turkish
parçalardan korunmak için kaçmak veya koşmak; zor bir durumdan çıkmak veya kaçmak
RUN FOR ELECTIONS : English Turkish
seçimlerde yarışmak, bir seçimde aday olmak
RUN HONEY : English Turkish
n. süzme bal
RUN IN : English Turkish
içeriye koşmak, içeri akmak, katmak, eklemek, uğramak, yakalayıp hapse atmak, motoru alıştırmak, göğüs göğüse savaşmak
RUN IN A STOCKING : English Turkish
çorabın kaçması, naylon bir çorabın boylu boyunca yırtılması
RUN IN CIRCLES : English Turkish
oşa kürek çekmek, boşuna uğraşmak
RUN IN PRIMARIES : English Turkish
erken seçimlerde yarışmak, seçimlerin ilk turunda mücadele etmek
RUN IN THE FAMILY : English Turkish
v. aileden gelmek
RUN IN WITH : English Turkish
v. uyuşmak, mutabık kalmak
RUN INTO : English Turkish
v.
ile çarpışmak; çarpmak, toslamak,
ile kafa kafaya gelmek,
e karşı yaklaşmak; şans eseri biri ile karşılaşmak (ör.: "dün alışveriş merkezinin etrafında dolaşıyordum ve 10 yıldır görmediğim eski bir okul arkadaşımla karşılaştım")
RUN INTO DANGER : English Turkish
iskli bir durumda kalmak, riskli bir durumla karşı karşıya kalmak
RUN INTO DEBT : English Turkish
çok borçlanmak, aşırı borca girmek
RUN INTO THE GROUND : English Turkish
abartmak
RUN LATE : English Turkish
geç olmak, geç kalmak; acele etmek, telaş içerisinde olmak; telaş ve acele içerisinde olmak
RUN LIKE MAD : English Turkish
deli gibi koşmak, kaba ve vahşice koşmak, çılgınca hareket etmek
RUN LIKE THE WIND : English Turkish
üzgar gibi koşmak, hızlı bir şekilde koşmak, hızlı koşmak
RUN LOW : English Turkish
itmek üzere olmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani