English Turkish
SPRAY UNIT : English Turkish
sprey birimi, püskürtme aleti, sıvıları püskürtmek için kullanılan alet
SPRAYED : English Turkish
adj. spreylenmiş, saçılmış, püskürtülmüş, üzerine sıvı damlacıkları yayılmış veya sıvı damlaları ile örtülmüş
SPRAYER : English Turkish
n. sprey, püskürtücü
SPRAYING : English Turkish
n. püskürtme
SPRAYING PISTOL : English Turkish
sprey tabancası, püskürtme tabancası, püskürtme silahı, sıvı püskürten tabanca, sıvı fışkırtan silah
SPREAD : English Turkish
adj. yayılmış, dağılmış, genişlemiş, açık, iyice açılmış, sürülen, gergin
SPREAD : English Turkish
n. yayılma, genişleme, dağılma, bulaşma, yayılım, genişlik, açıklık, ara, uzatma, şişmanlık, örtü, ekmeğe sürülen şey, ziyafet, şölen, kâr oranı, aynı konuyu yazan karşılıklı iki sayfa (gazete), sapma (balistik)
SPREAD : English Turkish
v. yaymak, sürmek, sermek, açmak, uzatmak, döşemek, iki yana açmak, ayırmak, bulaştırmak, yayılmak, uzanmak, göz alabildiğine uzanmak, açılmak, sürülmek, dağılmak
SPREAD A CLOTH ON THE TABLE : English Turkish
masanın üzerine bez sermek, masaya bir masa örtüsü örtmek
SPREAD A RUMOR : English Turkish
dedikodu yaymak, dedikodu yapmak
SPREAD ABROAD : English Turkish
v. yaymak (dedikodu vb.), herkese yaymak
SPREAD BUTTER ON BREAD : English Turkish
ekmeğe yağ sürmek, ekmek üzerine tereyağı sürmek
SPREAD EAGLE : English Turkish
v. gergin kanatlı kartal, aşırı milliyetçilik, şovenizm, el ve ayaklarını birbirine değdirme (buz pateni)
SPREAD FALSE RUMORS : English Turkish
dedikodu yaymak, doğru olmayan söylentiler yaymak
SPREAD GOSSIP : English Turkish
dedikodu yaymak, dedikodu yapmak
SPREAD KNOWLEDGE : English Turkish
ilgi yaymak, başkalarına bilgi vermek
SPREAD LIES : English Turkish
yalan yaymak, yalan söylemek, doğru olmayan şeyler yaymak
STAGEWORTHY : English Turkish
adj. sahnelenmeye değer
STAGEY : English Turkish
adj. sahneye uygun, sahnede gibi, rol yapar gibi, abartılı, dramatik
STAGFLATION : English Turkish
n. durgunluk içinde enflasyon, işsizlikle birlikte enflasyon, işsizlikte artışla birlikte ekonomik gelişim ve büyümede gerileme yaşanan dönem (stagnation + inflation {durağanlık + enflasyon} kelimelerin kombinasyonudur)
STAGGER : English Turkish
n. sendeleme, yalpalama, sersemleme, bocalama, çakışmayacak şekilde düzenleme, kulvar farkı
STAGGER : English Turkish
v. derecelendirmek, sendelemek, tökezlemek, yalpalamak, bocalamak, tereddüd etmek, sersemlemek, çakışmayacak şekilde düzenlemek
STAGGER JUICE : English Turkish
sarhoş edici içecek, alkollü içecek
STAGGERED : English Turkish
adj. çakışmayacak şekilde düzenlenmiş, dereceli, aşamalı
STAGGERED BY : English Turkish
tarafından şoke edilmiş, tarafından telaşlandırılmış
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani