Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
STALINISM : English Turkish

n. stalincilik

STALINIST : English Turkish

n. stalinci

STALINISTIC : English Turkish

adj. stalincili

STALINISTIC METHODS : English Turkish

Stalinistik metodlar, gücün tek bir liderde toplanması ve resmi parti politikalarına karşı olan her türlü muhalefetin acımasız bir baskı ile susturulması

THERE'S A CATCH IN IT : English Turkish

içerisinde tuzak var, içerisinde özel bir durum var, yerine getirilmesi gereken özel bir durum mevcut

THERE'S A GULF BETWEEN THEM : English Turkish

aralarında bir körfez var, aralarında bir anlaşmazlıklar denizi var, aralarında önemli farklılık var, hayati görüş farkı ile anlaşmaları imkansız

THERE'S A LIMIT TO EVERYTHING : English Turkish

herşeyin bir sınırı var, herşey kendi sınırına sahiptir, aptalca hareket etmeninde bir sınırı var

THERE'S A LOT OF IT ABOUT : English Turkish

ondan çok var, bu çok yaygın, bu çok genel, sonu yok, çok büyük miktarlarda bulunabilir

THERE'S ALWAYS A FIRST TIME : English Turkish

herşeyin bir ilki vardır, her zaman bir ilk sefer vardır, yeni birşey denemek için ilk sefer vardır, there is always a first time for everything, birşeyleri ilk defa denemek için asla çok geç değildir

THERE'S AN ACCIDENT UP AHEAD : English Turkish

İleride bir kaza olmuş

THERE'S MANY A SLIP TWIXT CUP AND LIP : English Turkish

ir planın sonuçları hakkında kişinin kendisinden bu kadar emin olmaması gerektiğini çünkü işlerin hala plan tamamlanmadan önce kötü gidebileceğini hatırlatan deyim (dereyi görmeden paçaları sıvama)

THERE'S MORE THAN ENOUGH : English Turkish

gerekenden fazla var, yeterli miktara sahibiz ve arta kalanlar olacak, yeterli miktarda var, yeterli

THERE'S NEWS : English Turkish

orda yenilikler/değişiklikler mevcut, bir değişiklik var, yeni birşeyler var, orda birşeyler yeni

THERE'S NO DOUBT : English Turkish

şüphe yok, herhangi bir tereddüt yok, bu konuda eminim, buna şüphe yok

THERE'S NO END TO IT : English Turkish

onun sonu yok, daha çok var, tünelin sonunda kimse ışığı göremiyor, bu asla bitmez, bunun sonu yok

THERE'S NO HARM IN TRYING : English Turkish

denemekten zarar gelmez, bu acıtmaz, onun sadece yararı dokunur, onları daha iyi yapmak için çalışmak işleri daha kötü yapmayacaktır

THERE'S NO KNOWING : English Turkish

ilmek imkansız, kimse emin olamaz

THERE'S NO MORE : English Turkish

daha fazla yok, geride birşey kalmadı, arkada birşey bıralıkmadı, hiç yok, bitti, bitirildi

THERE'S NO ONE LIKE HIM : English Turkish

onun gibisi yoktur, türünün tek örneğidir, eşsizdir

THERE'S NO ONE LIKE ME : English Turkish

enim gibisi yoktur, eşsizim, hiçkimse benim gibi değildir

THERE'S NO ROOM : English Turkish

oda yok, yer yok, çok çok kalabalık, birşey koymaya yer yok

THERE'S NO ROOM TO SWING A CAT : English Turkish

kediyi sallandırmaya bile yer yok, tamamen dolu, kesinlikle boş yer yok

THERE'S NO SAYING : English Turkish

söyleyecek birşey yok, bilmek imkansız, kimse emin olamaz

THERE'S NO SUCH THING : English Turkish

öyle birşey yok, böyle birşey var olmadı, bu mevcut değil

THERE'S NO USE : English Turkish

-'ın anlamı yok,
için sebep yok,
'ı yapmanın herhangi bir mantığı yok