English Turkish
SAVINGS : English Turkish
n. biriktirilmiş para
SAVINGS ACCOUNT : English Turkish
vadeli hesap, tasarruf mevduatı, yatırım hesabı
SAVINGS AND LOAN : English Turkish
mevduatlar ve kredi, kredi veren banka
SAVINGS BANK : English Turkish
yatırım bankası, tasarruf sandığı
SAVINGS BOND : English Turkish
n. mevduat bonosu, devredilemez veya ciro edilemez hükümet bonosu, orjinali bir kere satıldığında bir daha satılamaz veya ticareti yapılamaz devlet bonosu; ABD hazinesi tarafından $50'dan $10,000'a kadar nominal değerde çıkarılan devredilemez kaydedilmiş bono
SAVINGS BOOK : English Turkish
tasarruf mevduatı defteri, vadeli hesap cüzdanı
SAVINGS CERTIFICATE : English Turkish
mevduatlar sertifikası, birikimler sertifikası, biriktirme sertifikası, bir birikim hesabı hakkında bilgi veren ve sahipliği gösteren sertifika
SAVINGS COMMISSIONER : English Turkish
mevduatlar komiseri, bir ekonomideki tasarruf miktarının yöneticisi veya gözetmeni
SAVINGS DEPOSIT : English Turkish
zorunlu tasarruf, para biriktirmek için belirli bir zaman üzerinde banka hesabına yatırılan önceden kararlaştırılmış para miktarı
SAVINGS ENCOURAGEMENT LAW : English Turkish
mevduat destekleme yasası, tasarruf faizlerinden elde edilen gelirden alınan vergide indirim yapan ve hisse senedi borsasında elde edilen gelirden vergi muafiyeti sağlayan yasa
SAVINGS FUNCTION : English Turkish
mevduat fonksiyonu, elde edilebilir gelirin kapsamı ile bağlantılı tasarrufların ifadesi (Ekonomi)
SAVINGS PLAN : English Turkish
mevduat planı, bir kimsenin faiz geliri elde etmek için belirli bir zaman için parasını yatırabildiği banka hesabı
SAVINGS PROTECTION ACT : English Turkish
mevduat koruma hareketi, tasarruflardan elde edilen faiz geliri için vergi kazancı sağlayan yasa
SAVINGS WITHDRAWALS : English Turkish
tasarrufların çekilmesi, mevduatın çekilmesi, bir tasarruf hesabından paranın çekilmesi
SAVIOR : English Turkish
n. kurtarıcı
SAVIOR : English Turkish
n. kurtarıcı, kurtaran kimse
SAVIOUR : English Turkish
n. kurtarıcı
SAVOIR FAIRE : English Turkish
eceri, maharet, el becerisi
SAVOIR VIVRE : English Turkish
n. hayat tecrübesi, bilgelik
SAVOR : English Turkish
n. tat, lezzet, tad, zevk
SAVOR : English Turkish
v. tadını çıkarmak, zevkine varmak, tadını almak, kokusunu almak
SAVOR OF : English Turkish
v. andırmak, kokmak, kokusunda olmak, tadında olmak
SAVORINESS : English Turkish
n. lezzet, tat
SAVORLESS : English Turkish
adj. tatsız, lezzetsiz, tatsız tuzsuz
SAVORY : English Turkish
n. yemek sonunda yenen tuzlu şey, geyik otu
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani