Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SEEM : English Turkish

v. gibi görünmek, benzemek, görünmek, gibi gelmek, gibi gözükmek

SEEM AS IF : English Turkish

v. gibi gelmek

SEEM LIKE : English Turkish

v. gibi gelmek

SEEM TO HEAR VOICE : English Turkish

v. sesler duyar gibi olmak

SEEMED TO BE : English Turkish

görünmüş,
miş gibi bakılmış

SEEMING : English Turkish

adj. görünüşteki, görünen, gibi görünen

SEEMINGLY : English Turkish

adv. görünüşte, görünürde, görünüşe göre

SEEMINGNESS : English Turkish

n. dış görünüş, görüntü; izlenim, intiba

SEEMLINESS : English Turkish

n. uygunluk, yakışık alma

SEEMLY : English Turkish

adv. uygun bir biçimde, yakışık alır biçimde

SEEMLY : English Turkish

adj. uygun, yakışır, yakışık alır

SEEMS TO HIM : English Turkish

ona görünen, ona
miş gibi bakan

SEEP : English Turkish

v. sızmak, süzülmek

SEEP AWAY : English Turkish

v. gitgide azalmak, giderek kaybolmak

SEEP IN : English Turkish

v. anlaşılmak

SEEPAGE : English Turkish

n. sızıntı

SEER : English Turkish

n. kâhin, falcı, peygamber, gören kimse

SEER OF VISIONS : English Turkish

peygamber, kahin, falcı, geleceği gören

SEERESS : English Turkish

n. kadın peygamber, kadın falcı, kadın kahin

SEERSUCKER : English Turkish

n. gofre kumaş, kıvırcık çubuklu kumaş

SEES : English Turkish

v. görmek, gözleri ile ikna olmak; seyretmek, izlemek; idrak etmek, anlamak; sağlama almak, emin olmak, garantiye almak, ilgilenmek; uğraşmak, denemek, başından geçmek; eşlik etmek; rastlamak; zamanını belirlemek, devam eden romantik bir ilişkiyi sürdürmek

SEES NO FURTHER THAN HIS NOSE : English Turkish

urnunun ötesini görmeyen, kıt akıllı, dar görüşlü, kendini beğenmiş ahmak

SEES WITHOUT BEING SEEN : English Turkish

görülmeden gören, çevresini gören fakat civardaki insanların onu görmediği veya dikkat etmediği kimse

SEESAW : English Turkish

adj. inişli çıkışlı, kâh öyle kâh böyle olan

SEESAW : English Turkish

n. tahterevalli, sallantı, iniş çıkış