Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SESQUICENTENNIAL : English Turkish

n. yüz ellinci yıldönümü

SESQUICENTENNIAL : English Turkish

adj. yüz ellinci yıldönümü

SESQUICENTENNIALLY : English Turkish

adv. her 150 yılda olacak şekilde

SESQUIPEDALIAN : English Turkish

adj. bir buçuk ayak boyunda, ukalâca, bilgiççe, hantal, biçimsiz

SESQUIPLANE : English Turkish

n. bir buçuk kanatlı uçak

SESSILE : English Turkish

adj. sapsız, uzantısız

SESSION : English Turkish

n. dönem, sömestr, akademik yıl [brit.], devre, oturum, celse, toplantı, kongre

SESSION OF THE COURT : English Turkish

mahkeme oturumu, kritik bir şeyi karara bağlamak için mahkemede gerçekleştirilen toplantı

SESSIONAL : English Turkish

adj. celse, oturum, yıllık

SESTERCE : English Turkish

n. antik roma parası

SESTET : English Turkish

n. altı sesli parça, altılı, altı kişilik grup

SET : English Turkish

(E-ticaret'te) İnternet kredi kartı ile gerçekleştirilen finansal işlemlerin güvenliği için standart bir protokol markası

SET : English Turkish

n. set, seri, dizi, takım, yemek takımı, sahne, topluluk, grup, zümre, durum, hal, eğilim, gidiş yönü, gidişat, batma, vaziyet, batış, fide, fidan, yuva (porsuk vb.), alıcı

SET : English Turkish

v. koymak; yerleştirmek, takmak, kurmak, hazırlamak; düzenlemek; ayarlamak, belirlemek; batmak (güneş), batmak; oturtmak; yapmak; kararlaştırmak; dizmek; dikmek, ekmek; şekil vermek; kuluçkaya yatırmak; kakma işi yapmak (taş); süslemek; yazmak, çizmek; saldırtmak, üzerine salmak; riske atmak, tehlikeye atmak; olgunlaşmak; yaptırmak; yerleşmek; katılaşmak, pıhtılaşmak, pekişmek; kesilmek (süt); oturmak; gelmek, esmek; avın yerini göstermek; kasılmak; meyve vermek

SET : English Turkish

adj. kurulmuş, yapmacık, içten olmayan, sabit, değişmez, belirlenmiş, belirli, geleneksel, alışılmış, basmakalıp, kararlı, azimli, inatçı, dediğim dedik

SET A BROKEN BONE : English Turkish

kırık bir kemiği yerine yerleştirmek, kırık bir kemiği uygun yerine yerleştirmek

SET A CLOCK : English Turkish

saati ayarlamak, saati doğru zamana ayarlamak

SET A GOOD EXAMPLE : English Turkish

örnek oluşturmak, ibret olmak, ders olmak

SET A HIGH STANDARD : English Turkish

v. yüksek bir standardı tutturmak

SET A LEGAL PRECEDENT : English Turkish

hukuki bir örnek karar vermek, mahkeme tarafından verilmiş örnek oluşturabilecek yenilikçi karar

SET A LIMIT : English Turkish

sınır koymak, bir sınır kararlaştırmak veya belirlemek, bir sınır yapmak

SET A LIMIT TO : English Turkish

verilen bir değere limit koymak

SET A PERSON ON HIS FEET : English Turkish

ir insanı ayakları üzerine dikmiş, onu tekrar çalışır duruma getirmiş, onu rehabilite etmiş

SET A PERSON'S MIND AT REST : English Turkish

ir insanın aklını rahatlatmak, bir insanın sakin ve rahat hissettirmek

SET A PRECEDENT : English Turkish

örnek oluşturmak