Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SETTING ASIDE : English Turkish

ölüştürme, paylaştırma, ayırma, kenara koyma, tahsis etme, hisselere ayırma

SETTING FREE : English Turkish

salıverme

SETTING LIMITS : English Turkish

sınırlara karar verme, kısıtlamalar koyma

SETTING ON FIRE : English Turkish

tutuşturma

SETTING PRIORITIES : English Turkish

öncelikleri belirleme, çeşitli görevlerin önem sırasını belirleme

SETTING RULE : English Turkish

satır [dakt.]

SETTING STICK : English Turkish

kompas

SETTING TO MOTION : English Turkish

aktif hale getirme, harekete geçirme

SETTING UP : English Turkish

ayarlama

SETTING UP EXERCISES : English Turkish

n. egzersiz, jimnastik

SETTLE : English Turkish

n. tahta kanape, bank, sıra

SETTLE : English Turkish

v. konmak, tünemek, çökelmek, yerleşmek, çökmek, oturmak, ayak uydurmak, adapte olmak, uyum sağlamak, hafiflemek, yatışmak, durulmak, berraklaşmak, bastırmak, dibe oturmak, karar vermek, karar kılmak, yetinmek, yerleştirmek, yerine getirmek, süzmek, yatıştırmak, belirlemek, kararlaştırmak, anlaşmak, ödemek, bağlamak (nafaka), ömür boyu hak vermek

SETTLE A DISPUTE : English Turkish

v. ara bulmak

SETTLE ACCOUNTS : English Turkish

hesapları kapatmak, fikir farklılıklarını gidermek; bir anlaşmaya varmak

SETTLE ACCOUNTS WITH : English Turkish

hesaplaşmak, hıncını almak

SETTLE AFFAIRS : English Turkish

ilişkileri ayarlamak, ilişkileri yoluna koymak, meseleleri uygun şekilde düzenlemek

SETTLE AN ACCOUNT : English Turkish

hesabı ödemek, hesaplaşmak

SETTLE DIFFICULTIES : English Turkish

zorlukları aşmak, problemleri çözmek, engellerin ve zorlukların üstesinden gelmek

SETTLE DOWN : English Turkish

v. demir atmak, yerleşmek, kurulmak, yuva kurmak, uslanmak, durulmak

SETTLE DOWN TO : English Turkish

koyulmak, kendini vermek, kendini adamak, dikkatini vermek

SETTLE FOR : English Turkish

azı olmak, kabul etmek, kabullenmek, hesabı ödemek

SETTLE IN : English Turkish

yerleşmek (eve), bastırmak

SETTLE ON : English Turkish

v. uzlaşmak, uzlaşmaya varmak, azmetmek

SETTLE ONE'S AFFAIRS : English Turkish

problemleri ile ilgilenmek veya problemlerini çözmek, meseleleri ile ilgilenmek

SETTLE ONE'S HASH : English Turkish

yok etmek, imha etmek, kökünü kazımak, öldürmek