Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SET OUT : English Turkish

dikmek, ekmek, sergilemek, göstermek, dizmek, gözler önüne sermek, düzenlemek, yola çıkmak, başlamak, koyulmak, girişmek

SET OUT TO : English Turkish

gitmiş, başlamış

SET OVER : English Turkish

komutan olarak resmen göreve başlatılmak; hareket etmek

SET PEN TO PAPER : English Turkish

yazmaya başlamak

SET PIECE : English Turkish

n. sanat eseri, sanatsal yapıt, tabya üzerindeki top, platformda yapılan havai fişek gösterisi

SET POINT : English Turkish

n. set sayısı, donma noktası

SET PRIORITIES : English Turkish

öncelikleri belirlemek, olayları halletmek için bir önem sırası vermek

SET RIGHT : English Turkish

düzeltmek; sıraya sokmak, düzenlemek, ayarlamak

SET SAIL : English Turkish

yola çıkmak, ayrılmak; denize açılmak

SET SMB. LAUGHING : English Turkish

v. güldürmek

SET SMB. ON A PEDESTAL : English Turkish

v. gözünde yüceltmek, idealize etmek

SET SMB. THINKING : English Turkish

v. düşündürmek

SET SOMEONE UP FOR A PRACTICAL JOKE : English Turkish

ir kimseyi komik bir pozisyona düşürmek

SET SQUARE : English Turkish

açılar çizmek için kullanılan ve bir kenarının açısı 90 derece olan üçgen şeklinde ince ve düz metal veya plastik enstrüman

SET STORE BY : English Turkish

hesaba katmak, saygı duymak, değer vermek, değerini bilmek

SET THE CAT AMONG PIGEONS : English Turkish

sırrı açıklayarak ortalığı karıştırmak

SET THE CLOCK BACK : English Turkish

saati geriye almak; geçmiş olayları tekrar yaşamak

SET THE DOG ON HIM : English Turkish

köpeği üzerine salmış, köpeğini ona saldırması için cesaretlendirmiş

SET THE FASHION : English Turkish

moda çıkarmak

SET THE FOX TO KEEP THE GEESE : English Turkish

kediye ciğer emanet etmek

SET THE HEN : English Turkish

v. kuluçkaya yatırmak

SET THE PACE : English Turkish

yarışta hızı ayarlamak, örnek olmak

SET THE PRICE : English Turkish

v. fiyatını belirlemek

SET THE TABLE : English Turkish

v. masayı kurmak, sofrayı kurmak

SET THE TEETH ON EDGE : English Turkish

sıkmak, sinirini bozmak, kızdırmak, rahatsız etmek, canını sıkmak, bezdirmek