Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SETARIA : English Turkish

n. Setaria cinsinden her çeşit ot

SETBACK : English Turkish

n. gerileme, kötüleşme, başarısızlık, aksilik, geride inşa etme, içeri hizada inşa etme

SETDOWN : English Turkish

n. indirme, azaltma, hiçe sayma, küçümseme

SETE : English Turkish

ağzı kulaklarında gülümsemek (İnternet argosu)

SETH : English Turkish

n. bir erkek ismi

SETI : English Turkish

uzaktan radyo sinyallerinin tespiti yoluyla evrende başka yaşam olup olmadığını keşfetme amaçlı global bilimsel proje

SETIGEROUS : English Turkish

adj. kıllı, sert kıllarla kaplanmış, domuz kılı gibi lıllarla kaplanmış

SETLIST : English Turkish

n. bir grubun konser esnasında çalmayı planladığı şarkıların listesi

SETOFF : English Turkish

n. kontrast, tezat, denge unsuru, süs, karşılıklı dava, vereceğini alacağına sayma

SETON : English Turkish

n. fitil (ilaç)

SETOSE : English Turkish

adj. kıllı, sert kıllarla kaplanmış, domuz kılı gibi lıllarla kaplanmış; sertkıllı, domuz kıllı gibi, domuz kılına benzeyen

SETOUT : English Turkish

n. yola koyulma, hareket, başlangıç, süs, şatafat, parti, eğlence

SETS A GOOD EXAMPLE : English Turkish

iyi bir örnek oluşturan, iyi bir model olan

SETSCREW : English Turkish

n. emniyet pimi, ayar vidası

SETSQUARE : English Turkish

n. gönye

SETSWANA : English Turkish

n. Güney Afrika'da Tswana halkı tarafından konuşulan Bantu dili (Sotho lehçesi) (Botsvana ve Güney Afrika'nın bazı bölümlerinde)

SETT : English Turkish

n. kaldırım taşı

SETTEE : English Turkish

n. şezlong, kanepe

SETTEE BED : English Turkish

n. yataklı kanâpe

SETTER : English Turkish

n. av köpeği, setter, dizgici, makineyi hazırlayan işçi, muhbir, ihbarcı

SETTER ON : English Turkish

n. tahrikçi, kışkırtıcı

SETTER-IN : English Turkish

sokan kimse, ekleyen kimse, döşeyen kimse, kakma işleyen kimse, içine koyan kimse, içine yerleştiren kimse

SETTING : English Turkish

n. düzenleme, dizme, bileme, çerçeve, olay yeri, hikâyenin geçtiği yer, set, sahne, dekor, beste, batış, sertleşme (çimento vb.), bir kişilik yemek takımı, testere diş çaprazını ayarlama

SETTING A LEGAL PRECEDENT : English Turkish

hukuki bir içtahat yapma, gelecekteki kurallar/kararlar için temel oluşturan hukuki kural/karar

SETTING A PRECEDENT : English Turkish

içtahat yapma, yenilikçi mahkeme kararı; yeni bir yol tanımlama