English Turkish
SHORTLY BEFORE : English Turkish
az önce, biraz önce, hemen önce
SHORTNESS : English Turkish
n. kısalık, küçüklük, terslik, kabalık, yetmezlik, darlık, eksiklik, gevreklik
SHORTNESS OF BREATH : English Turkish
nefes darlığı, solunum yetmezliği
SHORTS : English Turkish
n. şort, kısa pantolon, külot
SHORTSIGHTED : English Turkish
adj. miyop, ileriyi göremeyen, uzağı göremeyen
SHORTSIGHTED POLICY : English Turkish
dar görüşlü politika, planlandığı zaman geleceği hesaba katmayan politika
SHORTSIGHTEDLY : English Turkish
adv. uzağı göremeyen bir şekilde, miyop bir şekilde; gelecek planlaması veya düşüncesi olmaksızın, ihtiyatsız bir şekilde, aldırış etmeyen bir şekilde
SHORTSIGHTEDNESS : English Turkish
n. miyopluk, ileriyi görememe
SHORTSTOP : English Turkish
n. kaleye yakın bölgeye ikinci ve üçüncü üssün arasına yerleştirilmiş oyuncu (Beyzbol)
SHORTWAVE : English Turkish
adj. kısa dalga, 200 metreden daha az dalga boyundaki dalgaları kullanan, 1600 kilohertz ve daha büyük frekansları kullanan
SHORTWAVE : English Turkish
n. (Elektrik) kısa dalga, 30 ve 300 feet (10 ve 100 metre) arasındaki dalgaboyuna sahip radyo dalgası
SHORTY : English Turkish
n. kısa boylu kimse, ufaklık, bodur, bücür, kısa elbise, kısa ceket
SHOSHANA : English Turkish
n. bir bayan ismi (İbranice)
SHOSHONE : English Turkish
n. ABD'de konuşulan Uto-Aztek dili
SHOSHONE : English Turkish
n. batı ABD'nin bazı Kuzey Amerika Kızılderili kabileleri; Shoshone kabilelerinden birisinin üyesi olan kimse; Shoshone kabileleri tarafından konuşulan dillerden her biri; Wyoming'de (ABD) bir nehir
SHOSHONEAN : English Turkish
n. batı ABD'nin Shoshone Kızılderili kabileleri tarafından konuşulan Uto-Aztek dilleri ailesi (Hopi, ve Comanche'nin dahil olduğu)
SHOSHONI : English Turkish
n. batı ABD'nin Shoshone Kızılderili kabilelerinden birisinin üyesi olan kimse; Shoshone kabileleri tarafından konuşulan dillerden her biri; Wyoming'de (ABD) bir nehir
SHOSHY : English Turkish
n. bir bayan ismi
SHOSTAKOVICH : English Turkish
n. Dmitri Shostakovich (
75), Rus besteci, "Altın Çağ" ve "Mzensk Bölgesi'nin Lady Macbeth'i" nin kreatörü; bir soyadı
SHOT : English Turkish
n. atış, erim, menzil, saçma, tahmin, top mermisi, gülle, şut, vuruş, çekim, film çekme, fotoğraf, girişim, deneme, aşı, iğne, boşalma, destek, yardım, tek içki, bir fırt içki, tahrip maddesi, lağım, şans, kısmet, yudum, cinsel ilişki
SHOT : English Turkish
adj. dolu, yanardöner, çakırkeyif, kafası dumanlı
SHOT A GLANCE : English Turkish
ir bakış atmış, hızlıca bakmış
SHOT GLASS : English Turkish
sert likör servisi için küçük bardak (genellikle one-ounce hizmetinde)
SHOT HEARD ROUND THE WORLD : English Turkish
Amerika'da İngiliz ve Koloniler birlikleri arasında Bağımsızlık Savaşını başlatan silah atışı (Nisan 19, 1775)
SHOT HIM : English Turkish
ona ateş etmiş, ona bir silahla ateş etmiş, onu vurmuş
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani