English Turkish
SHOULDER A TASK : English Turkish
ir görev omuzlanmak, bir görev almak
SHOULDER ARMS : English Turkish
tüfeği omuza almak
SHOULDER ARMS! : English Turkish
Tüfek omuza! (askeri komut)
SHOULDER BADGE : English Turkish
omuz nişanı, omuza takılan ve rütbe veya pozisyonu gösteren amblem
SHOULDER BAG : English Turkish
n. omuz çantası
SHOULDER BELT : English Turkish
omuz kayışı, emniyet kemeri
SHOULDER BLADE : English Turkish
kürek kemiği
SHOULDER MISSILE : English Turkish
omuzdan atılan füze, askerin omzuna yerleştirilen bir cihazdan atılan füze
SHOULDER SPAN : English Turkish
omuz açıklığı, omuz mesafesi, bir omuzdan diğerine kadar olan mesafe
SHOULDER STRAP : English Turkish
omuz askısı, askı, apolet, omuz rütbesi
SHOULDER STRAPS : English Turkish
omuzluk, apolet, askeri rütbenin takıldığı apolet
SHOULDER TO CRY ON : English Turkish
ağlanacak omuz, ruhsal ve/veya duygusal destek, kulak verme
SHOULDER TO SHOULDER : English Turkish
omuz omuza, beraber, müşterek bir güçle
SHOULDER-SURFER : English Turkish
n. Otomatik veznedar Makinası veya diğer elektronik aletleri kullanan bir kimsenin omzu üzerinden bilgi almak için bakan kimse (şifreleri veya PIN numaraları gibi)
SHOULDER-SURFING : English Turkish
n. Otomatik veznedar Makinası veya diğer elektronik aletleri kullanan bir kimsenin omzu üzerinden bilgi almak için bakma alıştırması (şifreleri veya PIN numaraları gibi)
SHOULDERED THE BURDEN : English Turkish
sorumluluğu omuzlamış, görevden kaçınmamış, yükümlülüğünü yerine getirmiş
SHOULDERING : English Turkish
n. omuzunda bir yük taşıma eylemi; bir sorumluluğu kabul etme eylemi; omuzuna bir silah yerleştirmesi eylemi (Askeriye)
SHOULDERING ARMS : English Turkish
silahı tören geçişi tutuşunda omuzunda tutma
SHOULDERS THE TROUBLES OF THIS WORLD : English Turkish
u dünyanın problemlerini omuzlayan, dünyanın yükünü omuzlarında taşıyan (acılar, ağrılar, işkenceler)
SHOULDEST : English Turkish
v. (Arkaik)
ecek,
acak;
meli,
malı, zorunda olmak (Yardımcı fiil)
SHOULDN'T : English Turkish
v.
mamalı
SHOULDST : English Turkish
v. (Arkaik)
ecek,
acak;
meli,
malı, zorunda olmak (Yardımcı fiil)
SHOUT : English Turkish
n. bağırma, bağırış, ses
SHOUT : English Turkish
v. bağırmak, haykırmak, seslenmek, bağırarak söylemek
SHOUT AT : English Turkish
ağırmak, bağırıp çağırmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani