Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SL : English Turkish

(Tıp) omurga uzunluğu, bir fetüsün gelişen gözünden buduna kadar olan bölgenin ölçülmesi

SLA : English Turkish

n. güney Lübnan'a ait ordunun resmi adı (özellikle İsrail'in kuzey kesimi ile sınır ola bir bölgeye atfen)

SLAB : English Turkish

adj. gülünç derecede hassas

SLAB : English Turkish

n. beysbolde vuruş, büyük yassı taş, kalın tabaka, kalın dilim, levha, plaka, hamdemir, beton yol [amer.]

SLAB : English Turkish

v. levha yapmak, plâka haline getirmek, kalın tabaka yapmak

SLABBER : English Turkish

v. tükürükle ıslatmak; ağzının suyu akmak, ağızından tükürük damlatmak; dikkatsizce döküp saçmak (bir içecek veya yemeği)

SLACK : English Turkish

n. gevşeklik, durgunluk, durgun su, boşluk, mola, teneffüs, toz kömür, kömür tozu, halatın gevşek ucu, kaloma

SLACK : English Turkish

v. gevşetmek, çözmek, koyvermek, yavaşlatmak, gevşemek, söndürmek (kireç), durulmak, tembellik etmek, laçkalaşmak

SLACK : English Turkish

adj. gevşek, ağır, uyuşuk, gayretsiz, laçka, mıymıntı, tembel, ihmalci, durgun, kesat

SLACK BARREL : English Turkish

gevşek fıçı, kuru gıdaları saklamak için kap

SLACK HOURS : English Turkish

durgunluk saatleri, yapılacak az işin olduğu dönemler

SLACK OFF : English Turkish

gevşetmek, gevşemek, durulmak, tembellik etmek, laçka etmek

SLACK ROPE : English Turkish

gevşek ip

SLACK SEASON : English Turkish

kuru mevsim, kuru sezon, talepsiz, talepten yoksun, eşyaların dağıtımında azalma

SLACK SUIT : English Turkish

ol elbise, rahat giysi

SLACK UP : English Turkish

yavaşlamak, gevşetmek, hız kesmek, çözmek, koyvermek, laçka etmek

SLACK WATER : English Turkish

durgun su

SLACKADEM : English Turkish

n. tembelliğe meyilli olduğundan ve çalışmaya niyeti olmadığından dolayı eğitimini sosyal bilimlerde yapan öğrenci (Rice Üniversitesi'nde bu türden öğrencilerle alakalı bilim ve mühendislik öğrencileri tarafından kullanılan)

SLACKEN : English Turkish

v. gevşetmek, gevşemek, yavaşlatmak, yavaşlamak, hız kesmek, koyvermek, tembellik etmek, boşlamak, durgunlaşmak, sakinleşmek, laçka etmek, söndürmek (kireç)

SLACKEN ONE'S EFFORTS : English Turkish

çabalarını azaltmak, önceden olduğu kadar sıkı bir şekilde denemeyi bırakmak

SLACKENING : English Turkish

n. gevşeme

SLACKENING : English Turkish

adj. gevşetici

SLACKER : English Turkish

n. tembel, miskin, uyuşuk

SLACKLY : English Turkish

adv. gevşek bir şekilde; yavaş bir şekilde; tembel bir şekilde; ihmalkar bir şekilde

SLACKNESS : English Turkish

n. gevşeklik, durgunluk, kesatlık, tembellik, miskinlik, boşluk