Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SPLENECTOMIZE : English Turkish

v. (Amerikan İngilizcesi) dalağı ameliyatla almak, dalak çıkarma ameliyatı gerçekleştirmek (splenectomise olarak da yazılır)

SPLENECTOMY : English Turkish

n. splenektomi, dalağın ameliyatla alınması, dalak alma ameliyatı

SPLENETIC : English Turkish

n. huysuz, meraklı, dalak hastası kimse, dalağından rahatsız kimse, aşırı titiz tip

SPLENETIC : English Turkish

adj. dalak, dalağa ait, aşırı titiz, huysuz, meraklı

SPLENETICALLY : English Turkish

adv. haince, kötü niyetli bir şekilde, kindar bir şekilde; hüzünlü bir şekilde, kasvetli bir şekilde

SPLENIC : English Turkish

adj. dalak, dalaktaki

SPLENIC FEVER : English Turkish

şarbon, karakabarcık

SPLENITIS : English Turkish

n. splenit, dalak iltihabı, dalak yangısı (Tıp)

SPLENIUS : English Turkish

n. splenitis, boyun arkasının her iki tarafında bulunan ve enseye ve kafaya kadar uzanan iki düz kastan herhangi biri

SPLENOMEGALY : English Turkish

n. dalağın büyümesi, dalağın şişmesi, dalağın anormal bir şekilde büyümesi (Tıp)

SPLICE : English Turkish

n. çok içki içme, ek yeri, geçme, iki ucunu birleştirme, birbirine ekleme

SPLICE : English Turkish

v. uçlarını birleştirmek, birbirine eklemek, eklemek, evlendirmek

SPLICE THE MAIN BRACE : English Turkish

içki içmek (bir çalışma gününün ardından)

SPLICER : English Turkish

n. bağlayıcı, ekleyici, birleştirici, iki parça film veya manyetik bandı birleştirmek için kullanılan alet

SPLICING : English Turkish

n. birleşme, birleştirme, birleştirilme, bir araya getirme

SPLIFF : English Turkish

n. büyük esrar sigarası, esrarla hazırlanmış büyük sigara

SPLINE : English Turkish

n. şerit [met.], tahta şerit, eğri cetveli, kama, oluk, yiv, şaft dişi

SPLINED SHAFT : English Turkish

frezeli mil, dişli çark, zincir dişlisi

SPLINT : English Turkish

n. kırık tahtası [tıp.], cebire, kemik içindeki çıkıntı, maşalı pim, nasır (at), arduvazlı kömür

SPLINT : English Turkish

v. cebire ile bağlamak, kırık tahtası ile bağlamak

SPLINT BONE : English Turkish

kemik içindeki çıkıntı, atın bacağındaki iki çıkık kemik

SPLINT COAL : English Turkish

n. arduvazlı kömür

SPLINTED : English Turkish

adj. cebire ile bağlanmış, bir sabitleyici ile birleştirilmiş (kırılmış bir kemikte)

SPLINTER : English Turkish

n. kıymık

SPLINTER : English Turkish

v. yarmak (uzun), parçalamak, parçalanmak, dağılmak